Bağış Yap

Amount :
Other : USD

6 Mayıs 2014 Salı

Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname 19.Bölüm

Marifetnâme 19.Bölüm
ÜÇÜNCÜ BAHİS
Yapısında oluşum ve bozuşum olan sülfî cisimlerin mahiyet ve keyfiyetini, yani dört unsurun yerlerini ve durumlarını; üç bileşiğin vasıflarını ve hallerini ve esirilerin etkileriyle olan şekil değişikliklerini; Türklerin yılının hükümleriyle olan keyfiyetlerin değişimini; yeni astronominin bazı makalelerini on bölümle hakîmâne tafsil eder.
BİRİNCİ BÖLÜM
Ateş unsurunun mahiyetini, tavır ve durumlarının keyfiyetini dört madde ile açıklar.
Birinci Madde
Ateş küresinin bazı durumlarını bildirir.
Ey aziz, malim olsun ki, astronomlar demişlerdi ki: Basit cisimler: Ateş, hava, su ve topraktır. Bu dördünden, üç bileşik (mevalid-i selâse) olan bileşik cisimler, bileşmiş ve doğmuş olup, yine dörde ayrıştıkarından, bunlara: Unsurlar derler. Bu dört unsurun bir araya gelmesinden ve biri birine dönüşüp kaynaşmasından bileşiklere oluşum ve bozuşum ârız olduğu için bunlara dört esas (erkan-ı erbaa) derler. Bu unsurlar ve dört esas, ay feleğinin altında yani ayın alt yüzeyinin altında, yukarıda açıklanan tertip üzere, biri birinin içinde, her biri kendi yerinde karar etmiştir. Tümünün en latif ve en yüksek olanı, ateş unsurudur ki, paralel iki yüzeyle kuşatılmış basit bir cisim ve üre bir cevherdir. Üst yüzeyi, ay feleğinin alt yüzeyine ve alt yüzeyi havanın üst yüzeyine teğettir. Ateş küresinin yeri, ay feleğinin altında ve hava küresinin üstündedir. Kendisi mutlak ulvî, latif, halis ve diğer unsurlar gibi renksiz ve hepsine üstüdür. Onu göz idrak edemez. Güneşin sıcaklığının etkisiyle topraktan ve sudan her ne kadar katı dumanlar, yoğun buharlar yükselip, ateş küresine erişirse de, o, hepsini yakıp, hâlis ateş eder. Eğer ateş küresi, bizim yanımızda olan ateş gibi renkli ve ışıklı olsaydı, yıldızlar ve felekler âlemini seyretmekten gözümüzü men ederdi. Bu unsurun tabiatı, kendi yerinde sükû ve karar iken ay feleğinin günlük hareketine uyarak, onu teşyî edip, âlemin merkezi çevresinde doğudan batıya gider ve bütün parçaları birlikte bir karar üzere sürekli döner.
İkinci Madde
Ateş küresinin tabiat ve kabiliyetini, uzaklık ve büyüklüğünü bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki astronomlar demişlerdir ki: Ateş unsurunun tabiatı, sıcaklık ve kuruluk olup, mutlak ulvi bulunduğundan, öteki unsurlara muhaliftir. Yakma ve kapanma kabul ettiğinden, oluşum ve bozuşma, muhtemel şekiller almaya kabiliyetlidir. Nitekim yukarıda açıklandığı üzere, kendi yerinde inen parçaları, diğer unsurlara dönüşüp, başkalaşır, bu açıktır.
Rasatçılar, geometriciler ve matematikçiler ittifak üzere demişlerdir ki: "Ateş küresinin üst yüzeyinin yeryüzünden uzaklığı, yaklaşık kırkbirbin dokuzyüz yirmialtı fersah ölçülmüştür. Alt yüzeyin yer yüzünden uzaklığı, yaklaşık onbeşin yirmialtı fersah bulunmuştur. ateş küresinin kalınlığı ve derinliği, yaklaşık altıbin dokuzyüz fersahtır."
Üçüncü Madde
Ateşi çeşitlerini bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: Ateş cinsi nice çeşittir. İlk olarak bu ateş unsurudur ki, bunun tesiri yakıcıların çeşitlerinin tümünden kuvvetlidir. Sıcaklığı şiddetlidir. Çünkü Hak Taala Kelam-ı Kadim'inde: "O Allah ki, yedi kat gökleri ve bunlar kadar da yer yarattı." (65/12) buyurmuştur. Şu alde filozoflar, suflî unsurları, bu ayet-i kerimenin mazmununa tatbi için, hava unsurunu üç tabaka ve toprak unsurunu iki tabaa farzetmişler. Tamamına yedi tabaka itibar edip, ateş küresini birinci tabaka saymışlardır. ikinci olarak, demirde, taşta ve yeşil ağaç ta gizli olan ateştir ki, sert demiri ve katı taşı eritip toprak eder. Bitkileri ve ağaçları yakıp, kül eder. O halde, karanlık, soğuk ve kesif olan bu üç cisimden, latif bir cisim olan sıcak ve nuranî soğuk ve kesif olan bu üç cisimden, latif bir cisim olan sıcak ve nuranî ateşi çıkarmak, şaşılacak bir hikmet ve garip bir sanattır. Üçüncü olarak yıldırım ateşidir ki, latif cisimlerden geçip, kesif cisimleri yakar. Dördüncü olarak haramen ateşidir ki; o, gök gürültüsü, şimşek ve bulut olmadan geceleyin gökten parlardı. Onun ışığında Benî Tay kabilesi, üç günlük mesafeden develerini görürdü. Bu ateş, kendisine yakın olanları yakıp; gündüzleri duan görünüp, geceleri ateş olurdu. İsmail aleyhisselam evladından Halit bin Binan, derin bir kuyu kazdırıp, o ateşi, buraya kapatmıştı. Bir zamanlar halk onu seyran ederdi. Bundan sonra, o nar, o kuyu içinde kayboldu. Beşinci olarak şihab-ı kabesdir ki, halk onu yıldız parlaması sanır. Halbuki o, yerden havaya çıkıp, soğukluktan etkilenmeden ateş tabakasına ulaşan dumandı. Altıncı olarak, cehennem ateşidir.
Dördüncü Madde
Ateşin ışığa bitişmesine, ruhun bedene bağlanmasının birkaç yönden benzerliğini bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: Hayvanî ruhun bedende yüreğe bağlılığı ve bitişikliği aynen ateşin lambanın fitiline bağlılık ve bitişikliği gibidir. Nitekim bu bağlılığın ibtali bir nefesle kolay olduğu gibi, ruhun bağlılığının iptali de bir çekiştirmeyle kolay olur. Lambanın yağı bittiğinde, ateş ayrılıp, söndüğü gibi, bedenin tabii rutubeti bitiminde, nefes ondan ayrı düşer. Her yerde ki, ateş hava alıp sönmez, orada insan dahi hava alabilip ölmez. Ateşin söndüğü yerde, insan dahi helak olup, nefes alamaz. Şu halde, madenciler ve kazıcılar, bir mağaraya girmek isteseler; önce bir uzun asanın ucuna bir kandil asıp, mağaranın içine sokarlar. Eğer o kandil sönmediyse, onla dahi yürüyüp, içeri girerler. Eğer kandilin şulesi söndüyse, hemen geri dönerler, kaçarlar. Nitekim kandilin yağı, fitilinde bittiğinde, iki üç defa şulesi hareket edip, ışık verir, ondan sonra söner. Ayı şekilde insan da ölüm anında kuvvetlenir ki, bu duruma ölüm sıhhati derler. Sonra, ruhu bedenden ayrılır.

5 Mayıs 2014 Pazartesi

Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname 18.Bölüm

Marifetnâme 18.Bölüm

ONUNCU BÖLÜM

Ayın, Allah'ın kudretiyle, tesirlerini ve burçlar itibariyle hallerini yedi gezegenin tesirli saatlerini, feleklerin sayılarını, seslerini ve nağmelerini, merkezlerini hareketleriyle dairelerin meydana gelişlerini, esiri cisimlerin tesirlerinin başlangıçlarını beş madde ile açıklar.

Birinci Madde

Ayın, Allah'ın kudretiyle tesirlerini bildirir.

Ey azizi, malûm olsun ki, filozoflar sözbirliğiyle demişlerdir ki: Kadir ve aziz olan Allah'ın takdiri ile yüksek cisimlerin mertebelerine göre, alçak cisimlere çeşitli tesirleri vardır. Güneşi en fazla tesiri, sıcaklığı ile olduğu gibi, ayın dahi en fazla tesiri, rutubeti iledir. Allah, bu aya, kendi kudreti ile nice özellikler bahşetmiştir. Bunlardan biri, ay deniz ufkundan doğar. Deniz suyu onunla med olup sahiline yükselir. Ay, denizdeki gün yarısına geldiğinde denizin meddi bitip, Ay, gün yarısı dairesinden indiğinde denizin suyu sahilleri de cezir olup çekilir. Ay, deniz ufkuna ininceye kadar cezir devam eder. Ay, ufuktan indiğinde cezir de nihayet bulur. Şu halde med ve cezir bu minval üzere olur. Ayın özelliklerindendir ki, ayın artışı zamanında yani ayın ilkyarısında sıcaklık ve rutubet çok olup kanın kabarmasıyla dolan insan ve hayvan bedenleri kuvvet bulur.

Dolunaydan sonra yani ayın ikinci yarısında kuruluk ve soğukluğun çoğalması ile dört unsurun karışımı bedenlerde bulunduğundan kanın kabarması azalıp, büyüme ve gelişme az olur. İnsan ve hayvan bedelleri zaaf bulur. ayın özelliklerindendir ki, ayın ilk yarısında hasta olanların bedelleri kuvvetli bulunup, çoğunun hastalığı defolur. Ayın ikinci yarısında hasta olanların bedenleri zayıf olup, hastalıkları çoğalır. Ayın özelliklerindendir ki, ayın nurunun çoğaldığı günlerde ruh sahiplerinin beyin dokuları ziyade olup, ayın nurunun azıldığı günlerde beyin dokuları dahi azalır. Ayın özelliklerindendir ki, aylı gecede insan aya karşı uyusa veya çok otursa bedenine gevşeme ve tembellik gelip baş ağrısı ve nezle olur. Ayın özelliklerindendir ki, aylı gecede hayvan eti kalsa az zamanda tadı ve kokusu değişir. Ayın özelliklerindendir ki, ayın nurunun çoğaldığı günlerde nehirlerde ve denizlerde balıklar yağlı olup suyun yüzüne çıkarlar. Ayın nurunun azıldığı günlerde balıklar zayıf olup suyun dibine giderler. Ayın özelliklerindendir ki, ayın ilk yarısında yerdeki haşereler yeryüzüne çıkar ve çoğalır. Yırtıcı hayvanlar ceset yemeye çok hırslı olur. Ayın ikinci yarısında haşereler ve yırtıcı hayvanla aksi hareket ederler. ayın özelliklerindendir ki ayı ilk yarısında dikilen ağaçlar fazla uzar ve gelişir. İkinci yarısında dikilenle zayıf olur veya kurur. Ayın özelliklerindendir ki, ayın ilk yarısında bütün meyveler, çiçekler, otlar, bitkiler fazla büyür ve gelişir, renkleri ziyade olur. Ayın özelliklerindendir ki, ayın ilk yarısında kamış, keten, bitki gibi şeylerin kurusu üzerine ayın ışığı düşse hemen çürüyüp parçalanır. Ayın ikinci yarısında bu durum az olur. Ayın özelliklerindendir ki, ay küresi ayna gibi yer ve su küresine dönük bulunduğu için deniz ve karanın adaları ve sahilleri gemileri, dalgaları, dağları, vadileri, köyleri ve şehirleri bütün şekil ve rengi ile şahıs ve kurumları ile bize aksettirip gösterir.

Rasatçılar o aynada yerin yüzünü tamamen seyrederler. Lâkin o saf ayna bizden çok uzak olduğundan eşyanın şekilleri teşhis olunmayıp, ayın yüzü bu akisler ile bulanık görülür ki, ona ay lekeleri derler. Diğer gezegenlerin sayılan sıfatlarının özel saatlerde canlılara ve cansızlara gizli tesirleri; açıklanan güneş ve ayın tesirlerine kıyas olunmuştur. Halbuki âlemin bütün cüzlerinde hakiki müessir ancak hak Teâlâ bilinmiştir. Bu felekler, yıldızlar ve tabiatlar dolap, âlet ve hayaller misali bulunmuştur. Bu durum alır fikretmek ve düşünmek, Allah'ı tanımaya vesile olmak için ve hepsini insanda bulmak için yıldızların ve feleklerin durum alır bu Marifetnâme'de bu miktarca açıklanarak yazılmıştır.

NAZIM

Hamd o Allah'a ki yektadır ol
Dahi dâna ve tüvânâdır ol
Ona mahsus ve müsellemdir hem
Mû be mû cümle umur-u âlem
Mutasarrıf odur eşyaya tamam
Ne havas arada her giz ne avam

İkinci Madde

Ay yıldızının burçlar itibari ile olan özellikleri ve ihtiyarlarını bildirir.

Ey aziz, malûm olsun ki, müneccimler, ayın her burç ile başka bir tesirini tecrübe ettiklerini takvim ile yazmışlardır. Şimdi o takvimi, bundan önce Türkçe olarak nazmetmiş iken o manzumemizi buraya yazmak münasip görülmüştür.

NAZIM

Bismike Allahümme yâ emine'l-hutar
İbtede'nâ bi ihtiyarhât'il-kamer

Hamd lillah çok salât ve çok selâm
Ol Resul ve âll ü suhhune müdam

Badehü der Hakkı bilgil ey beğim
Ehl-i hey'et kavlidir bu dediğim

Çâr unsur üzeer çarh-ı kürrât
Kaplamış birbirin sık tabakât

Pes besal misli olur mecmuu top
Merkez-i arz olmuş esgal-i cezûb

Ol vasattır merkez-i âlem heman
Her cihetten esgal ol nokta nihan

Çarh-ı a'zam kim muhit-i cümledir
Cüm-ı atlastır deyme encümledir

Her cihetten o mahdud fevktir
Günde bir devr etmede bir şevkdir

Kim 24 saatte müdam
Şarktan garba eder devrin tamam

Hem içinde olan eflâkı bile
Döndürür kendiyle şarkî garp ile

Gece gündüz her tulu ve her gûrûb
Kutb-u âlem üzre devrinden olup

Çarh-ı sâminde 12 burç bil
Mıtıkada her birin sî sehm kıl

Hep sevabitle ol olmuş muhteşem
Kutb-u âlemden cüda kutb üzre hem

Garpdan şarka döner âhestece
Olsa yetmiş yıl gider bir derece

Garpdan şarka Zühal dahi gider
O iki burcu otuz yıl kat eder

Müşteri hem Garpdan şarka gider
12 yılda heman bir devr eder

Garpdan Merih hem deveran eder
Bir yıl 11 ayda bir devre gider

Çarh-ı sâmin kutbu doğrusunda tam
Şems hem çarhıyle devr eyler müdam

Garpdan şarka güneş dahi gider
yılda bir 12 burcu kat' eder

Yılda bir hem çarh-ı zühre devir eder
Garpdan şarka Utarit hem gider

Cümlenin tahtındadır devr-i kamer
Sürat üzre kendi çarhıyle döner

Gardan şarka dahi ay devr eder
Devresin 28 günde gider

Çarh-ı sâmin 12 kısım olunur
San kavun 12 dilim bulunur

Her kısım bir burç adıyla asl olur
Kevn her üçünde ike bir fasl olur

Çün hamel sevr ile cevzâdır bahar
Fasl-ı Yay Seretan Esed Sünbüle dâr

Fasl-ı güz Mizan ve Akrep gas tut
Hem şitadır burç-u Cedî ve Delv ve Hut

12 burç 12 aydır müdam
Rum ayın otuz gün akdem bil tamam

Bu buruca etmeden tahvil gün
On gün akdem Rum ayın başla bütün

Bil bahar âzar nisan ve eyâr
Yaz haziran temmuz tabah-ı hâr

Hem harîf eylal ve teşrinin nâm
Kış dü kanun ve şubat olmuş tamam

Bil her ayda hangi burca gün gider
Her ayın kaçında gün tahvil eder

Mâh-ı âzar ol fasl-ı bahar
Olmuş eyyamı otuz bir gün nehar

Onbirinci gün güneş tahvil eder
Hem hamek burcunda otuz gün gider

Ol burç-u hamel nevruz olur
Pes beraber ol şibih ol ruz olur

Mah-ı nisan evsat-ı fasl-ı rebi'
Olmuş eyyamı otuz gün ey şeci'

Aşırında şems hem tahvil eder
burç-u sevr içre otuz bir gün gider

Mah-ı mayıs ahir-i fasl-ı bahar
Olmuş eyyamı otuz bir gün nehar

On birinci gün güneş tahvil eder
Hem hamek burcunda otuz gün gider

Ol burç-u hamel nevruz olur
Pes beraber ol şibih ol ruz olur

Mah-ı nisan evsat-ı fasl-ı rebi'
Olmuş eyyamı otuz gün ey şeci'

Aşırında şems hem tahvil eder
burç-u sevr içre otuz bir gün gider

Mah-ı mayus ahir-i fasl-ı bahar
Bil otuzbirdir ona leyl ve nehar

Onbirinci gün güneş tahvil eder
burç-u cevzada otuz bir gün gider

Bil haziran ol sayf ey beşer
Hem otuz gün on içinde gün döner

Onbirinde şems hem tahvil eder
Seretan burcun otuz bir gün geçer

Mah-ı temmuz evsat-ı sayf ey hümam
Olmuş eyyamı otuz bir gün tamam

Onikinci günü gün tahvil eder
Hem esed burcun otuz bir gün keser

Bil ağustos ahir-i sayf ol zaman
Olmuş eyyamı otuz bir gün heman

Onikisine güneş tahvil eder.
Sünbüle burcun otuz bir gün geçer

Mah-ı eylül evvel-i fasl-ı harif
Olmuş eyyamı otuz gün ey zarif

Onikinci gün güneş tahvil eder
burç-u mizan içre otuz gün gider

burç-u mizan evveline gelse gün
O geceye hem beraberdir o gün

Mah-ı teşrin ol evsattır güze
Ermiş eyyamı otuz bir gündüze

Onikinci gün güneş tahvil eder
burç-u Akrep'ten otuz günde gider

Bil güzün teşrin-i sâni âhiri
Ol otuz gündür tamam ol mahrî

Onbirinde güneş hem tahvil eder
burç-u kavs içine otuz gün gider

Mah-ı kanun ol fas-ı şita
Hem otuz bir gün anı bil ey fetâ

Onbirinde burç-u cediye gün gelir
Rebinin evveli ol gün olur

Gün döner uzanmayı şebden alır burç-u
Gedî içre gün otuz gün kalır

Evsatı kanun-u sânidir kışın
Hem otuz bir gündür anı sayışın

Aşırinde burç-u delve gün gider
Hem otuz günde o burcu kat' eder

Bil kışın sonu şubatı gücük ay
Üç 28 gün rebi say

Sal-ı râbi dört rubu' bir gün olur
Pes şubat yirmidokuzu bulur

Tasiinde burc-u huta gün gider
Hem otuz günde o yburcu seyr eder

Çün hamel burcunda gün firuz olur
Bil tamam olup yine nevruz olur

İbtiday,ı sal şemsi mart bil
Hem şuhur-u rumî istihrac kıl

Lafz-ı ebced hevvez olmuş heft harf
Herbiri bir aya mahsu oldu zarf

Mart hâ ebril elf cim mayıs al
Ve o haziran hemze temmuz âb dal

Za'dır eylül ve dü teşrin ba ve ha
Hem kanun za cim eşşbat ve o şeha

Hıfz et ebced ve zevabid hevvez beced
Hez ebced hevvez hüve ile ad

Kim bu yirmisekiz harfin geri
Harf-ı bâzâr ola her yılda biri

Bil yüzaltmışaltıdır tarih-i sal
Marttadır bâzâr ebced lafzında dal

Ertesi sal ol bâzâr ha'ya gider
Hem bu tertib üzre daim devr eder

Olsa âzerle muharrem bir o yıl
Sal tedahül ede bir ysa tarh kıl

Kim otuzüç yıl otuzüç mark olur
Sal muharremle otuzdördü bulur

Gel dilerysen şehr-i rumun gurresin
Harfini cem et hazâr harfiyle hîn

İbtida hafta durur yevm-i ahad
Başla ol mecmuu bundan eyle ad

iki haftadan ne gün gâyet bulur
Gurresi ol ayn ol günden olur

Çün muharremdir Arabda res-i sal
Gurre-i şehri kamerdir hem hilâl

Za muharrem ba safer ha'dır âd
Dü rebia ve o elifdir dü cemad

Ba receb şaban dal ha ramazan
Za'yı şevval ka'de elf cim hicce dân

Heşt harf oldu ehec zedbud heman
Her biridiry bir sene hâkim olan

Binyüzaltmışaltıya çün geldi sal
Hâkim sal ol muharrem oldu dal

Ertesi yıl hâkim-i saldır elif
Devr-i daimdir hiç olmaz muhtelif

Bilmek istersen hilal ne gündür ol
Harini hâkimle cem et gurre bul

Gurre-i şehr-i hilali hem tamam
İki hafta günlerinde bul ümdam

İbtida şemsin mekanın bulasın
Ta buruc-u mâhı andan bilesin

Bir derece gün gider her gün heman
Ay gider onüç derece ol zaman

Ay günü her gün oniki derece
Çün geçer böyle hesap et her gece

Pes şuhur-u rumdan bil şemse ay
Kaç gece geçmiş hilal ol mahı say

Ta ki malum ola andan cay-ı mah
Maha ne burcun kaçıdır seyrgâh

Anda iken meh ne iştir ihtiyar
Kim ayın her burcda bir hükmü var

Ya ayın geçmiş şebin tazif kıl
Beş aded hem zam edib kaç oldu bil

ol aded kaç kere beş olduysa say
Kangı burc olmuş dahi bil şemse ay

Şemsden başla beşer her burca ver
Baştan azı sayma burc-u maha er

Çün hamel burcunda hoş bulunsa ay
Her işi bede' etmeği sen yahşi say

Gelse bur-u sevre tezvic ve nikâh

Kıl ticaret hem bina hayr ve salah

Gelse meh cevzâya kat eyle siyab
İlm oku hem al akar ve al devvab

Seretana hoştur irsal-i haber
Şurb-i müshil yahşidiry nakl ve sefer

Meh esedde arz-ı hâcet yahşidir
Zür' ve tamir ve hacamat yahşidir

Sünbüle burcunda olsa key cedîd
Sohbet-i nisvan münasib al abîd

Gelse meh mizana kıl bey' ve şira
Eyle sohbet dinle lehan iç deva


Burc-u akrebde gerek tuhr ve ifaf
Uzlet ve semt ve firag ve itikâf

Kıl hacamat gelse burc-u kavse ay
Lebs ve istihmam ve halkı yahşi say

Gelse burc-u cedîye kıl sayd ve şikâr
Hufr âbar ve ziraat eyle kâr

Gele burc-u delve hoştur kevb
Vaz'-ı bünyad duhul-ü belde hûb

Huta gelse eyle deryada sefer
Ahd ve şirkettir ticaret-u muteber

Binyüz altmışaltı tarihinde tam
Buldu yüz beyt içre takvim ihtitam

Hakkı ettin ihtiyârâtı beyan
Hakka her halde tevekkül kıl heman

Alem,i ecsâmı çün buldun hayal
Alem-i ervaha gel hoş bunda kal.

(Tehlikelerden emin eden Allah'ın ismiyle ayın ihtiyarlarına başladık. Hamd Allah için, çok salat ve çok selam Resule, aline ve ashabına olsun sürekli

Ehl-i heyet: astronomlar. Kavl: Söz. Çâr: Dört. Kürrat: Küreler. Besal:Soğan. Esgal: Ağırlık. Muhit: Kuşatıcı. Fevk: Üst . Sâmin: Sekizinci. Si-ise: Altı: sevabit: Sabitler. Çarh: Felek. Şems: Güneş. Azer: Mart. Eyyar:Mayıs. Tabah-ı hâr: Ağustos. Harif: Sonbahar. Dü: İki. Near: Gündüz. Hamel:Koç. Sevr: Boğa. Cevza: İkizler. Seretan: Yengeç. Esed: Arslan. Sünbüle: Başak. Mizan: Terazi. Gavs: Yay. Cedî: Oğlak. Delv: Kova. Hut: Balık. Fasl-ı rebi': İlkbahar. Aşır: Ounncu. Leyl: Gece. Sayf: Yaz. Fasl,ı harif: Sonbahar. Fasl-ı şita: Kış. Şeb: Gece. Sal: Yıl. Râbi: Dördüncü. Şuhur: Aylar. Tedahül: Geçme. Tarh: Çıkarma. Gurre: Ayın ilk on günü. Yevm-i ahad: Pazartesi. Res-i sal: Sene başı. Cay: Yer. Mah: Ay. Bede': Başlama. Siyab: Elbise. Devvab: Hayvan. İrsal: Gönderme. Şürb: İçeki. Zür': Ziraat. Nisvan: Kadınlar. Bey' ve şira: Alış-veriş. Samt: Susma. Lebs: Giyim. İstihmam: Hamam. Sayd: Av. Şikâr: Avlanma. hufr âbâr: Kuyular kazmak. Vaz'-ı bünyad: Binalar yapmak. Duhul: Girmek.)

Üçüncü Madde

Yedi gezegenin birbirine nispetle benzerliklerine ve yeryüzünde âfâk itibariyle tesir saatlerini bildirir.

Ey aziz, malûm olsun ki, ibret alanlar ve hayret edenler demişlerdir ki: Bu âlem, misli görülmemiş ne şaşırtıcı bir icattır! Bu felekler ne garib sanat ve hikmettir! Bu cihanı tanzim, ne nihayetsiz kudret ve azamettir. Hakim ve yaratıcı her şeyden münezzehtir. Bu yıldızları ve felekleri, bu görüntü ve tertip üzere yaratan Allah Taâlâ'ya nice yüzbin kenre hamd ve senalar olsun ki, bizlere lütuf ve inayet edip, güneşi gezegenler ortasına koymuştur ki, yeryüzüne itidal üzere hayat bahş eder. Eğer güneş, bu tesiriyle, ay feleğinde olsaydı, sıcaklığının şiddetinden yeryüzü yanardı. Eğer burçlar feleğinde olsaydı, soğuğun şiddetiyle tabiatlar bozulurdu. Şu halde yedi gezegen ortasında cihan sultanı ve öteki gezegenler ona asker ve yardımcı olmuştur. Ay vezir, utarip kâtip, zühre sâzende, merih asker, müşteri kadı, zühal hazinedâr benzeridirler.

Burada bulunan samanyoluna, Kâbe yolu derler. Araplar: Gök kandili, yıldızlar anası ve Acemler: Kehkeşan derler. Bunun hakikati, burçlar  geleğinde anlatılan altıncı değerin en küçüklerinden olan sabit yıldızlardır. Bunlar, birbirine yakın olduklarından, birbirine temas edip, beyaz bulutlar gibi görünmüştür. Lakin bu yolun, gece evvelinde bir başı güneyde, bir başı kuzeyde bulunup; gece yarısında güney başı batıya ve kuzey başı doğuya varıp; gecenin sonunda batı başı kuzey ve doğu başı güney olup, bize nispetle değirmen gibi dönmesinin hakikatinde akıllar hayrette kalmıştır. Gerçi bu konuda çok şey söylenmiştir. Mülkünde olanların hakikatlerini Allah daha iyi bilir. Fakat yedi gezegen yıldızın, yeryüzünde, ufuklarda, saat be saat nöbete olan tesir saatlerini, bu tarihten önce tabir ve beyan eylediğimiz Türkçe manzume, bu makama münasip görülüp yazılmıştır.

NAZIM

Hüda'ya şükür kim halk etti bunca encüm ve eflak
Salat ol dostuna olsun ki şanında demiş "lavlak"

Ve bade Hakkı der lim-i felek sırrın ayan ettim
Otuz beyt içre nahs ve sa'd sââtı beyan ettim

İki âlemde bir bildim müessir zât-ı Mevlayı
Veli rabt eylemiş esbaba ednâyı hem a'lâyı

Eğer bilmek dilersen olduğun saat ne saattir
Ne kevkeb hükm eder ol dem nehûset ya saadettir

Yedi gece yedi gün gün batıb doğduğu ân içre
Yedi seyyareden bul kangı hâkimdir zaman içre

Ki her gün haftadan her gece bir seyyarenindir kim
O eb ol ruzun evvel saatinde hem odur hâkim

Heman hıfz et yedi lafzını yedi gün ybil yedi kevkeb
Edes biyr çahh deld hesi ve reh zühaldir hep

Evail-i harf için hevvez olmuş hafta eyyamı
Huruf-u sâniye şeb-i sâlise gün hâkimi nâmı

Şeb-i pazar utarit ertesi müşteri talib
Şeb-i se şebneye zühre zühal çarşamba şeş gâlip

Hamîs akşamı şems ve cuma akşamında meh şâmil
Şeb-i sebt oldu merih ol huruf-u sâniye kâmil

Pazar şems ertesi meh salı merih erbaaya tîr
Hamîse müşteri cumaya zühreye sebte keyyân-ı mîr

Yedi lafz içre şeb hem ruz-u evâil saatinden al
Yukarıdan yedi seyyareyi tertib ie say gel

Zühalden müşteri merih ve şems ve zühreye hoş yet
Utaritle kamerden geç bu tertib üzre hem devr et

Birer saat hükümetle olur seyyareler kaim
Gecedir oniki saat gündüz hem oniki daim

Gece gündüz yirmidört olur ysaat ki sânîdir
Değildir müstevî bunda murad ancak zamanîdir

Zamanî ysaatin miktarı artar eksilir bile
Adedle muhtellif olmaz şeb ve rûz tûl ve kasr ile

Neharın kavsini hem onikiye kısmet kıl
Bu saatin iri daim ona nısf-ı südüsdür bil

Şeb ve rûz tûl ve kasr ile kıyas et saati böyle
Tulu ve hem gurubun geçmişin bul hoş hesab eyle

Geçen saati bul zulemden ya rubu öğren ya üstürlab
Gaymde yapma saati bu saatten zamanı ya

Zamanî saati beraber yedi seyyareye ver gil
Ne kevkeb olduğu vakte gelirse hâkim anı bil

Zühaldir nahs-ı ekber saati hem ağır olurmuş
Mekânı çarh-ı sâbidir bina yap başlama hiç iş

Mübarek müşteridir su'd-u ekber saatin hoş bil
Nakl ü bey' ve şira tezvic edip her şuğula ol mail

Cihan-ı merihe mahkum oluğu ysaat hiç iş etme
Çün oldur nahs-ı asgar pes kan aldır kimseye gitme

Mübarek şems hükmünde taleb kıl cümle yârânı
Mekanı çarh-ı râbidir ziyaret eyle sultanı

Çün zühre su'd-u asgardır o saat ictima eyle
Müferreh sohbet et hoş söz güzel savt istima eyle

Utarit müntezicdir ol zaman yaz nüsha hem mektub
Kitab oku okut nakş et hesab etek olur mergub

Kamer su'd oldu bu gökte o saatte sefer hoştur
Ticaret şirket ve irsal-i mektub ve haber hoştur

Yedi seyare ahkâmı bu tertib üzere kanundur
Gel ey Hakkı bil ol Hak'kı ki cümle hükm anındır

Kamu nahsi kau su'du kamu şerri kamu hayrı
Hep edib eyleyen Hak'dır bir anı bil unut gayri

Ko üç mevlidi dört ümmü yedi âbâî ne tâkı
Kamusu hâlik ve fâni hüve'l-hayyü hüve'l-bakî

(Hüda'ya şükür ki bunca yıldızlar ve felekler yarattı. Salat o peygambere  olsun ki, şanında "Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım" demiş. Sonra Hakkı, felek ilminin sırrını açıkladım, der. Otuz eyt içre uğursuz ve kutlu saatlerini açıkladım. İki âlemde Mevla'nın zatını müessir bildim. Evet, alçağı ve yükseği sebeblere bağlamış. Eğer olduğun saat ne saattir bilmek dilersen, o dem ne yıldız hükmeder, uğursuz ya saadettir? Yedi gece yedi gün batıp doğduğu an içre, yedi gezegenden bil hangisi hâkimdir zaman içre.

Haftadan her gün bir gezegenindir ki, o gece ve güdüzün ilk saatinde odur hâkim. Hemen ezberle yedi lafzını, yedi gün bil yedi yıldız. pazar gecesi utarid, ertesi güne müşteri talip. Salı gecesine zühre, çarşamba zühal galip. Perşembe akşamı güneş, cuma akşamında da ay. Cumartesi gecesi merih.

Pazar güneş, ertesi ay, salı merih, çarşamba utarit, perşembe müşteri, cuma zühre, cumartesi zühal. Yed ilafz içre günün ilk saatlerini al. Yukarıdan yedi gezegeni tertip ile say. Zühalden müşeri, merih ve güneş ve zühreye gel. Utaritle aydan geç. Bu tertip üzere devr et. Birer saat hükümetle gezegenler kaim olur. Gece oniki saat, gündüz de daiim oniki saat. Gece ve gündüz yirmidör olur. Bunda eşitleme yesas değil, zaman esastır. Zaman saatinin miktarı da artar eksilir. Sayıyla muhtelif olmaz gece ve gündüz. Uzatma ve kısaltma ile günün yayını da onikiye böl. Bu saatin her biri ona altıda birin yarısıdır bil. Gece ve gündüz uzama ve kısaltma ile kıyas et saati böyle. Doğuş ve her batışın geçmişini ubl hoş hesap eyle. Geçen saati bul karanlıktan ya rubu öğren ya üstürlab. Gaymde yapma saati bu saatten zamanı yap. Zamanî saatle birlik yedi gezegene var gil. Hangi yıldız, olduğun vakte gelirse hâkim onu bil. Zühaldir başlama hiç iş. Mübarek müşteridir büyük saadet, saatini hoş bul. Nakl, alış-veriş ve nikah edip, her şuğula meyyal ol. Cihan, merihe mahkum olduğu saat, hiç iş etme. Çünkü küçük uğursuz odur. Şu halde ka aldır, kimseye gitme. Mübarek güneş hükmünde iste bütün dostları. Yeri dördüncü felektir, sultanı ziyaret eyle.

Zühre küçük saadettir, o saat topla, sohbet et, hoş söz, güzel ses dinle. Utarit, mümtezictir, o zaman nüsha ve mektup yaz. Kitap oku, okut, nakş et, hesap etmek rağbet olunur. ay saadet oldu bu gökte, o saatte sefer hoştur. Ticaret, şirket, mektup ve haber gönderme hoştur. Yedi gezegen hükümleri bu tertip üzere kanundur. Gel ey Hakkı, bil o Hak'kı ki bütün hükm onundur. Kamu uğursuzu, kamu saadeti, kamu şerri, kamu hayrı hep edip eyleyen Hak'tır. Bir onu bil, gayriyi unut. Üç bileşiği, dört anayı, yedi babaları bırak. Hepsi yaratık ve geçici. Yalnız Allah diri ve bâkidir.)

Dördüncü Madde

Feleklerin sayılarını, seslerini, nağmelerini, merkezlerinin hareketleriyle meydana gelen itibarî daireleri bildirir.

Ey aziz, malûm olsun ki, filozoflar ve astronomlar sözbirliğiyle demişlerdir ki: Feleklerin sayısı, yazıldığı üzere; yirmidörttür ki büyük felek, sabitler feleği, üç yükseğin üçer felekleri, güneşin iki feleği, zührenin üç feleği, utaridin ve ayın dörder feleği... bu yirmidört felek, birbirini kuşatıcı ve birbirine teğet bulunup, hareketleri muhtelif olduğundan, her bir felek başka bir yerden, canfezâ nağmelerle tesbih ve tehlil edip, sürekli Yaratıcı'nın aşkıyle raks ve deveran ederler. Feleklerin bu hallerini, rasatçılar âletlerle gözetleyerek işitip temaşa edip, nice esrarına vâkıf olmuşlardır. Feleklerin seslerini ve nağmelerini perdeleriyle zab edip; üst ve lat makamları itibariyle ybirbirine karıştırıp, ruhlar için nice in türlü macun ve lezzetli şerbetler yapmışlardır. Her bir canfeza makamı, nice derde deva ve nice hastalığa şifa ve nice tab'a safa ve nice kalbe cila ve nice ruha gıda bulmuşlardır. Bu ilmi: Ruhanî tıb, ruhanî geometri, ruhanî kuvvet ve musikî bilgisi diye isimlendirmişlerdir.

NAZIM

Musiki hikmete dair fendir
Bilene bilmeyene ruşendir

Nice esrarı var idrak edecek
Pür gelir sinelieri çak edecek

İtibarat ve tekâsim ve füsul
İtiyazat-ı makamat ve usul

Perde ve peşrev ve savt u amel
Kâr ü nakş ü şa'b ü kavl ü gazel

Her biri hikmet ile memludur
Can riyazın suvarır bir sudur

Nağme-i yabis ve hâr ve bârid
Çeşme-i mahz-ı hikemden vârid

Her biri bir maraza nâfidir
Zıddını her birisi dâfidir

Zîr ve belâsı hevadıry amma
Dair olur mu havaız dünya

Hikmeti canda revân muzmardır
Anlamaz lütfunu ol kim kördür

Böylece zevkin eder ehl-i reşad
Eylesin zevkini Allah ziyad

Verir insana hayat-ı tâze
Nağme-i bülbül hoş avâze

Guş kıl nağmesini mürgânın
İktiza eyler ise insanın

Nağme-i şuh hoş âheng-i beşer
Hâh nâ hâh eder insana eser

Nağme bir mantık-ı ruhanidir
Nağmenin lezzeti vicdanidir

Canfezâdır nefs-i insanî
Dilrübadır niğam-ı ruhanî

Eğer hakikiatle olursan sâmi
Olmaz evkat-ı hayatın zâyi

(Musiki, hikmete dair ilimdir; bilene, bilmeyene aydınlıktır. İdrak edecek nice sırları var. Sineleri çak edecek pür gelir. İtibarlar, fasıllar ve taksimler, makamların imtiyazları ve usul, perde ve peşrev, ses ve amel, iş ve nakş, topluluk, söz ve gazel her biri hikmet ile doludur. Can riyazeini suvarır bir sudur; kuru, sıcak ve soğuk nağme salt hikmet çeşmesinden vârittir. Her biri hastalığa faydalıdır. Zıddını her birisi defedicidir. Alt ve üstü havadır ama, havasız dünya döner mi? Hikmeti, canda akan muzmardır. Kör olan lütfunu anlamaz. Böylece reşat olanlar zevkini eder. allah zevkini artırsın. İnsana taze hayat verir, bülbül nağmesi ve hoş âvâze. Kuşların nağmesini dinle. İktiza eyler ise insanın şuh nağmesi, insanın hoş ahengi ister istemez eder insana eser. nağme, ruhanî bir mantıktır. Nağmenin lezzeti vicdanîdir. insan nefesi canfezâdır. Ruhanî nağme, dilrübadır. Eğer hakikatle dinleyici olursan, hayatının zamanları zâyi olmaz.)

Feleklerin çizdiği dairelerin açıklanması budur ki: Gezegenlerin feleklerinin içlerinde, noktaların dönüşüyle çizilen dairelerden iryisi, o dairedir ki; güneşin merkezinin hareketinden merkez dışı feleğin çevresi üzerinde çizilmiştir. Döndürücünün merkezinin hareketlerinden, taşıyıcı feleklerin çevreleri üzerinde çizilen dairelerdir. Yıldızların merkezlerinin hareketinden, döndürücü feleklerin çevreleri üzerinde çizilen dairelerdir ve bu daireler, hangi felekte çizilmişse, o feleğin ismiyle isimlendirilmiştir. Mesela, güneşin merkezinin hareketinden, merkez dışı felekleri üzerinde çizilen daireye: Merkez dışı felek denilir. Diğerleri buna kıyas olunur. Taşıyıcı felekler nâmiyle lakaplanan beşdaire ve ayın eğilimli feleğinin kuşağı... Bu altı daire âlemi keser farz olunsalar, mümessil feleklerin ve burçlar feleğini ve büyük feleğin yüzeylerinde oluşan daireler, burçlar feleğinden eğilimli oldukları için, onlara: Eğilimli felekler derler. Bu dairelerin isimlendirildiği felekler, yukarıda açıklandığı üzere, âlemin kutbundan ve burçların kutbundan gayri kutuplar üzerinde hareket ettiklerinden, bu çizilen daireler dahi burçlar feleğinden eğilimlidirler. Şu halde, mümessillerin yüzeyleri üzerinde kesişirler. Bu noktalar, yukarıda belirtilen tepeler ve eteklerdir. İşte feleklerin suretleri ve daireleri bunlardır.

Beşinci Madde

Yedi gezegen yıldızın ve dört keyfiyetin tesirlerinin başlangıçlarını bildirir.

Ey aziz, malûm olsun ki, kelamcılar demişlerdir ki: O müneccimler ve tabiatçılar ki, Yaratıcı olan Allah'ı tanımaktan mahrum olmuşlardır. Onların bütün işleri, yıldızlara ve tabiatlara dayanıp, dalalette kalmışlardır. Bunların misali o iki karıncadır ki, bir kâğıt üzerinde yürürken bir nakş ortaya çıkar. O anda karıncanın biri şâd olup, der ki: "İşlerin hakikatinin kalemden vücuda geldiğine muttali oldum." Bu karınca, en son derecede olan tabiatçı gibidir ki, bütün tasarrufları, sıcaklığa, soğukluğa, rutubete ve kuruluğa havale etmiştir. Karıncanın öbürü dahi dikkatle bakıp, görür ki; kalemin hareketi kendisinden değildir. O, parmakların iradesiyle olmuştur. O zaman sevinip, önceki karıncaya der ki: "Sen galat etmişsin ve durumun hakikatini idrakten ırak gitmişsin. Zira ki, işlerin oluşu kalemden değildir. Belki bütün tasarruflar parmaklardandır. Kalem ise parmaklar arasında mecbur ve boyun eğmiştir." Bu karınca ise, o müneccim misalidir ki; işlerin tasarruflarının tümünü yıldızlara isnat yetmiştir. Bilmez ki, kendi dahi bilmeyip hataya gitmiştir. Zira ki, yıldızlar meleklerin elinde mecbur ve çaresizdir. Meleklerse, Hak Taâlâ'nın emrine itaatkâr ve boyun eğicidir. Hepsi onun iradesiyle sâkin ve hareketlidir. Biçare tabiatçı ki, tasarrufu tabiatlara isnat eylemiştir; o, sözü gerçek söylemiştir. Zira ki, tabiatların tasarrufta katkısı vardır. Eğer katkısı olmasaydı tab ilmi bâtı olup, hastalıkların ilâçları gereksiz ve âtıl

olurdu. Halbuki insan anatomisi meşrudu ki, onu öğrenmeye izinliyiz. Şu halde o tabiatçının hatası ancak budur ki, görüşü zayıf olup, topal eşek misali o menzilde yatmıştır da orasını bilmemiştir. Tabiatçı dahi hak Taâlâ'nın yed-u kudretindedir ve tasarrufları onun tesiriyledir.

Biçare müneccim de demiştir ki: Güneş bir yıldızdır ki, âlemde sıcaklık onunladır. Işık onunladır. Eğer güneş olmasa idi bitkiler ve canlılar bulunmazdı. Gece ve gündüz fark olunmazdı. Ay bir yıldızdır ki, meyvelerin lezzeti onunladır. Eğer güneş olmasa idi bitkiler ve canlılar bulunmazdı. Gece ve gündüz fark olunmazdı. Ay bir yıldızdır ki, meyvelerin lezzeti onunladır. Gecenin nuru onunladır. Eğe ay olmasa idi çiçeklerde ve meyvelerde tabii kokular, şaşırtıcı renkler ve lezzetler bulunmazdı. Hafta, ay ve sene fark olunmazdı. Güneş, sıcak ve kurudur; ay soğuk ve rutubetlidir Şu halde yıldızlar bu keyfiyetleriyle (nitelik) âlemde mutasarrıftır. Müneccim bu sözlerinde sâdıktır. ancak şunda yalancıdır ki, işleri yıldızlara isnat etmiştir. Yıldızlar ise, Hak'kın emriyle bu

tasarruflara yetmiştir. müneccim bunu idrak etmemiştir ki, bütün eşyada mutasarrıf ve müessir ancak Hak Taâlâ'dır. Müneccimle tabiatçının ihtilâfları, o iki köre benzer ki; biri filin hortumunu ve biri ayağını tutmuştur. Biri der ki: Fil, bir oluk gibi nesnedir. Öbürü der ki: Fil, bir direk gibi nesnedir. Her biri, kendi tuttuğu uzvun vasfında doğru söylemektedir. Lâkin filin bir uzvuna tamam fil budur, dediklerinde hata etmişlerdir. Yıldızların ve tabiatların tesir ve tasarrufta katkıları vardır. Lâkin tesir ve tasarruf, onlara münhasır ve mahsus değildir, belki yıldızlar ve tabiatlar, Yaratıcı ve Hakim olan Allah'ın, âletler misali hizmetçileridir.

Mesela bir padişah, bir büyük saray bina edip, onda kendi veziri için bir özel örş hazırlasa ve o köşkü etrafında bir avlu peyda edip, onda oniki hücre bina eylese ve her bir hücrede bir nâib nasb eylese; ta ki vezir-i âzam, içeriden her ne buyurursa onun emrini taşraya tebliğ edeler. O hücrelerin kapıları üzerinde yedi atlı nakib yani beyler tayin eylese, ta ki hizmette hazır olalar. Padişahtan vezire ve ondan nâiblere ve onlardan nakiblere ârit olan emir ve hükümleri taşrada icra kılalar. Taşrada da dört yaya zâbit koysa, ta ki ellerinde kementler tutup, padişahın emriyle bazı insanları bağlayıp, dergâha getireler. Bazısını dahi derghahdan reddedip, süreler. İmdi, bu misalimizde padişahtan murat, âlemlerin rabbi olan Allah'dır. Büyük saray arş-ı azamdır. Vezir-i azam ilk akıldır. Köşk kürsüdür ki, vezir-i azamın makamıdır. Avlu sekizinci felektir ki, oniki burcunda oniki melek vardır. Atlı nakibler yedi gezegendir ki, onlar gece-gündüz o burçların kapılarını dolaşıp hizmet ederler Yaya zâbitler dörtunsurdur ki, kendi vatanlarından hareket etmezler. Sıcaklık, soğukluk, rutubet, kuruluk ört kement benzeridir ki, ateş, hava, su ve toprağın ellerindedir.

Bir kimsenin durumu değişikliğe uğrasa, üzüntü ve gam istilasıyla şaşırıp kalsa ve dünyadan yüz çevirip, el çekmek zamanı gelse; onu hakkına tabib der ki: Buna sevda hastalığı üstün gelmiştir, malihülya illetini bulmuştur. Bunu etimon şerbeti ile ilaçlamak lazımdır. Tabiatçı dahi der ki: Bunun hastalığı, tabiatına kuruluk üstün geldiğindendir ki dimağı üzere istila etmiştir. Tabiatının kuruluğuna sebeb kış havasıdır. Bahar gelip, rutubet havası üstün olmadıkça buna ilaç olmaz. Müneccim de der ki: Buna, sevda ârız olmuştur. Sevda ise utarid ile merih arasında kötü bezerlik oluşmasından meydana gelir. Utaride iki kutlunun yaklaşmasıyle üçlenme erişmedikçe bunun hali iyiye gitmez. Halbuki bunların hepsi sözlerinde doğrudur. Zira ki, her biri aklı erdiği kadar söylemiştir. Neylesinler ki, cüzî akılla aslına ermemişlerdir. Ama hakikatte onun aslı budur ki: Kaçan bir kimseye saadet ikbal edip, Hak Taâlâ ona hidayet etmek murat eylese, o kimseye iki kuvvetli nakib havale eder ki, uturidle merihtir. Onlar dahi unsurlarla yaya olan zâbitlerle emrederler ki: Kuruluk kemendii o kimsenin boynuna takıp, kuruluğu başına ve dimağına havale ederle. Onu dünya lezzetinden yü çevirtip, hüzün ve gam kamçısıyle sevk edip, irade yularıyla Hak'ın huzuruna yedeler. Bu hakikati bu şekilde idrak, ne tıp ilmiyle ve ne tabiî hikmetle ve ne yıldızların hükümleriyle hâsıl olur.
Belki Nübüvvet ilmiyle ortaya çıkar ki, her şeyi kuşatan ezelî ve ebedî padişahı bilmiş ola. Zira ki, Hak Taala kendi sevdiği kullarını, kâh mihnet ve bela ile ve kâh sevda hastalığıyle cenab-ı izzetine davet eder ki: "Ey benim kullarım! Sizin bela ve mihnet sandığınız, benim lutuf ve sevgimin kemendidir ki, huzurumda muhterem olan kullarımı onunla kendi rıza ve cennetime ve huzur-u izzetime davet ve cezb ederim." Nitekim haberde: "Muhakkak ki bela, önce peygamberlere, sonra velilere, sonra benzerlerine, benzerlerine... vekil olur," diye vârid olmuştur. Astronominin hikmetlerinden bu miktarca açıklamayla irfana vesile olan fikretme ve düşünme, cihanın yaratıcısının sanatlarını öğrenme kolaylaşıp; yüce isteğimiz olan Mevla'yı tanıma hâsıl olmuştur. Şimdi bir miktar dahi unsurların ve bileşiklerin durumlarını açıklayıp, yapılarında oluşum ve bozuşum olanların esrarını a açıklamak uygun görülmüştür. Ta ki mütalaa eden akıl sahiplerine ibret verici olup, sürur ve huzur ile gönülleri dolup, lisanlarının virdi Mevla'nın tesbihi ola. (Melekûtun ve mülkün sahibi Allah münezzehtir. Mabutların meliki münezzehtir. Mevcutların belli ki münezzehtir. Kuddüs, sübbuh, ölümsüz ve uykusuz olan diri melik münezzehtir. Ey Rabbimiz, meleklerin ve ruhların rabi. Celle celalihi ve amme nevalihi!).

Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname 17.Bölüm

Marifetnâme 17.Bölüm
DOKUZUNCU BÖLÜM
Dünya göğünün yapısını ve orada hâkim olan Ay'ın durum ve vasıflarını; aya müteallik olan eşyayı altı madde ile açıklar.
Birinci Madde
Ay'ın mümessil feleğini ve eğilimli feleğini, yapı ve hareketleriyle bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Yedi gezegenden biri de aydır ki, merkezi, âleme nispetle dokuz feleğin ilkidir. Utarit feleğinin altında bulunup, gezegen yıldızlardan daha hızlı seyreden ay, dünya göğünde tek başına hâkimdir. Kendisine küçük nurlu adı verilmiştir. Ay feleğinin küllî feleği, değişik parçalara bölündüğünden, şekil ve yapı bakımından diğer gezegenlerin feleklerinde farklıdır. Şu halde küllî felek, dört feleği kuşatmıştır. Üçü yere şâmil olan büyük felektir. Biri yere şâil olmayan küçük felektir. Üç felekten ilk ikisinin merkezleri, âlemin merkezidir. Üçüncüsü ise merkez dışıdır ki, döndürücünün merkezinin taşıyıcısıdır. Döndürücü ise döndürücü felektir ki, Ay'ın cismini taşıyıcıdır.
Alem küresiyle merkezi aynı olan iki feleğin birincisi, iki paralel yüzeyle kuşatılmış ve ikinci feleği çevreleyen küre bir cisimdir. Çevresinde tepe ve kuyruk noktaları bulunmakla -ki bu iki noktaya cevzher denir- kendisi cevzher namıyla şöhret bulmuştur. Merkezde, eksende, kuşakta, kutuplarda ve harekette burçlar feleğine benzerliğinden mümessil nâmını dahi bulmuştur. bu feleğin yumru yüzeyi, üstünde olan Utarit feleğinin çukur yüzeyine ve çukur yüzeyi, kendi feleklerinden ikinci feleğin yumru yüzeyine temas etmiştir. Bu cevzher adlı felek, kendi üzerinde ve altında bulunan diğer felekler gibi, önce büyük feleğin günlük hareketine uyup, bu hareketle âlemin merkezi çevresinde doğudan batıya zorunlu hareket eder. ikinci olarak, burçlar feleğinin hareketine aykırı ve muhalif olarak kendine özgü hareketiyle âlemin merkezi çevresinde burçlar sırasına uymaksızın, kendi felekleriyle doğudan batıya gider. Bir gün bir gecede üç dakikadan fazla hareket eder. Buna, tepe ve kuyruk hareketi derler. Alem küresiyle merkezi aynı olan iki feleğin ikincisi, birinci feleğin altında ise paralel yüzeyle kuşatılmış küre cisimdir. Gerçi merkezi, âlemin merkezidir, lâkin kuşağı, burçlar kuşağına teğet olan mümessil feleğin kuşağından kuzey ve güneye beş derece eğimli olduğundan, eğilimi felek namıyla şöhret bulmuştur. Bu eğilimli felek, cevzher feleğinin çukur yüzeyi altında yerleşip; yumru yüzeyi onun çukur yüzeyine teğettir. Ay'ın eğilimli feleği dahi birinci ve ikinci hareketinden başka, kendine özgü hareketiyle âlemin merkezi çevresinde burçlar sırası üzere doğudan batıya, kendi içinde bulunan feleklerle, gün eşitleyici daireden ve burçlar kuşağından ve kutuplardan belirtilen eğim kadar eğilimli olarak, başka kuşak ve kutup üzerinde bir gün bir gecede 11 dereceden fazlaca hareket eder. Buna: Ay'ın doruğunun hareketi derler.
İkinci Madde
Ay'ın taşıyıcı feleğini yapı ve hareketini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Ay'ın üçüncü feleği, taşıyıcı feleğidir ki, merkez dışı olan öteki gezegenlerin mümessil feleklerinde yerleştikleri gibi, bu taşıyıcı elek dahi eğilimli feleğinin içine yerleşmiştir ki, yumru yüzeyi, taşıyıcının eğilimli yumru yüzeyine doruk adı verilen bir ortak noktada teğet olmuştur. Çukur yüzeyi, taşıyıcının eğilimli çukur yüzeyine etek adı verilen bir ortak noktada teğet olmuştur. Çukur yüzeyi, taşıyıcının eğilimli çukur yüzeyine etek adı verilen ortak bir noktada temas etmiştir. Bu feleğin merkezi, âlemin merkezinden, kendi çapı ve cüzleriyle on derece ve dörtte bir derece doruk noktasının dışındadır. Eğilimli felekten taşıyıcı felek ayrıldıkta; eğilimliden iki küre kalır ki, eğilimli feleğin tamamlayıcısıdırlar.
Taşıyıcı felek, üç hareketinden başka, eğilimli feleği içinde, kendi merkezi çevresinde, eğilimlisi kuşağına, kuşak teğetliğinde ve eksenine paralel eksen üzerinde kendine özgü hareketiyle, batıdan doğuya burçlar sırası üzere bir gün bir gecede 24 dereceden fazlaca, Ay'ın döndürücü feleğinin merkezini de beraber hareket ettirerek döner. Çünkü bu taşıyıcı feleğin burçlar sırasına uygun olarak yaptığı 11 dereceden fazla hareketine; mümessil ve eğilimli feleklerin sıraya uygun olmayan hareketleri mukabil gelip, muarız olup, geri götürür. Bu durumda, Ay'ın taşıyıcısının sıraya uygun olarak yaklaşık 13 derece gündük hareketi kalır. Ay'ın hareketi hızlı ve felekleri küçük olduğundan, 12 burcun her birinde yaklaşık iki gün ve 1/3 gün kadar kalıp, 28 günde burçlar feleğini kat edip, bir devresini tamamlar. 29.5 günde bir kere Güneş'e erişip, onunla çakışır. Bu yüzden kamerî ayların biri 29 gün ve biri otuz gün gözetleme hesabıyla hesap olunur. Ekvatora yakın olanlara ay, rahat görünür, zira ki Güneşin günlük dönüş noktaları, kuzeyde eğilimlidir, güneyde dike yakındır. Şu halde ay, Güneş batar batmaz batmayıp, ufuktan yukarıda olur.
Üçüncü Madde
Ay'ın döndürücü feleğini, şekil ve hareketiyle bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Ay'ın dördüncü feleği, onun döndürücü feleğidir ki, yere şâmil olmayan bir küçük felektir. Ay'ın kendisini taşıyıcıdır. Merkez dışı feleğin kuşağında, çakılmış ve gömülmüştür ki, döndürücünün çapı, taşıyıcının iki yüzeyine teğet ve eşittir Döndürücü felek, bir tek yüzeyle kuşatılış dolu ve küre bir cisimdir. Taşıyıcı feleğin içinde, kendi merkezi çevresinde burçlar sırasına uymaksızın doğudan batıya dönüp, bir tarafında çakılmış olan ayı da birlikte hareket ettirir.
Ay'ın döndürücü feleği, öteki beş gezegenin döndürücüsünün tersine hareket eder. Bu döndürücü felek, kendi merkezi çevresinde doğudan batıya dönerek, ayı, bir gün bir gecede kendi kuşağının 360 derecesinden 13 dereceye kadar hareket ettirip; 28 günde taşıyıcısı gibi bir dönüşünü tamamlar. Buna farklı hareket ve özel hareket ederler. Ay, tek bir yüzeyle çevrili küre biçiminde bir cisimdir, karanlıktır, doludur ve parlaktır. Beş şaşırmış gezegen gibi, döndürücü feleğinde ay gömülmüştür ki, döndürücüsünün iki kutbu arasında, kuşağı yanında bir tarafta bulunu, ortak bir noktada döndürücünün yüzeyine teğettir. Yani Ay'ın cismi tamamıyla döndürücünün cisminde bulunup, yüzü yüzeyine temas etmiştir. Taşıyıcı feleğin bir tarafında, döndürücü feleğin belirtilen hareketi gibi ay küresinin dahi döndürücüsü tarafında kendi merkezi çevresinde burçlar sırasına uymadan, kendine özgü hareketiyle doğudan batıya dönüşünü, rasatçılar gözle müşahede etmişlerdir. "Feleklerde durucu hiçbir şey yoktur," deyip gitmişlerdir. Döndürücünün çevresi üzerinde bu Ay'ın merkezi, taşıyıcının çevresinin hareketi üzerinde döndürücünün merkezinin hareketinden az olduğundan ebedî olarak ay, ne geri dönücü bulunur, ne durucu görünür. Ancak dorukta yavaş hareketi müşahede olunur. Ay'ın taşıyıcı feleğinin kuşağı, eğilimli feleğininkine teğet olup; döndürücü feleğin zirvesi dahi, taşıyıcı feleğin kuşağına erişmiş bulunduğu cihetten, açıklaması yukarıda geçen Ay'ın eğilimli feleğinin burçlar feleğinden kuzey ve güneye olan beşer derece eğiminden gayri ay yıldızının enlemi bulunmaz. öteki gezegenler gibi enlem farkı olmaz. Zira ki, Ay'ın eğilimli, taşıyıcı ve döndürücü felekleri tek bir yüzeyde birbirine teğet bulunup, birbirinden asla ayrılmazlar ve eğilmezler. Bu dört felekle, Ay'ın durumları nizam bulmuştur.
Dördüncü Madde
Güneş'e nispetle aya ârız olan durumları bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Güneş'e nispetle aya ârız olan durumların birisi çakışmadır. Yani bize dönük olan yüzünün, Güneş'ten üzerine düşen ışıktan hâli olmasıdır. Yoksa Güneş ile Ay'ın aryasında yerin gölge olmasıyla çakışma olmaz. Zira ki Güneş'e ay arasında yerin bulunması, ay tutulmasıdır. Çakışma değildir. Ay'ın bir durumu dahi fazlalıktır. Yani Ay'ın Güneş'ten uzaklaşması sebebiyle, Güneşin ışığının Ay'ın yüzünde fazla görünmesidir. Bir durumu dahi ilk dördündür. Yani Ay'ın bize dönük olan yüzünün yarısının dolunaydan önce Güneşin nuruyla aydınlanmasıdır. Bir durumu dahi dolunaydır. Yani Ay'ın yüzdeki nurun artmasının tamamlanmasıdır. Bir durumu dahi azalmadır. Yani Ay'ın Güneş'e dolunaydan sonra yaklaşması hasebiyle Güneşin nurunun Ay'ın yüzünde eksilmesidir. Bir durumu dahi ikinci dördündür. Yani Ay'ın bize dönük olan yüzünün yarısının dolunaydan sonra ışıklı kalmasıdır. Ay'ın bir durumu dahi Güneşi gölgelemesidir. Yani nurlu Güneşin bile dönük olan yüzünün tamamını veya bir kısmını Ay'ın bizden gizlemesidir. Ay'ın bir durumu dahi tutulmasıdır. Yani Güneş ile Ay'ın arasına yerin girmesiyle Ay'ın tamamının veya bir kısmının Güneş ışığından hâli kalmasıdır.
Ay'ın bu safhalarının açıklanması budur ki: Ay, aslında siyaha yakın lacivert olup, ne gök rengi ne de siyahtır. Madenî bir ayna gibi karanlık ve kesif olup, yuvarlak ve parlak bir top şeklinedir. Bir yerden aldığı nuru, bir yere aksettirmeye kabiliyetlidir. Şu halde ay, nur ve ışığını ancak Güneş'ten alıp, Güneş'e dönük ola yarısının çoğu sürekli ışık bulmuştur. Eğer aralarında yerin gölgesi bulunmazsa bu böyle devam eder.
Güneş küresi, ay küresinden büyük olduğundan; Ay'ın yarısından çoğuna ışık verip, yarısından azı karanlık kalmıştır. Yerin gölgesi, koni şeklinde olup, zühre feleğinin çukur yüzünde son bulmuştur. Koninin tepesinin gölgesi, burçlar kuşağına teğet olmak lazımdır. Zira ki Güneşin merkezi, merkez dışı kuşağında sürekli burçlar kuşağının yüzeyine ulaşmıştır. Bu durumda toplanma sırasında, yani Güneşle Ay'ın bir burcun aynı yerinde ulunmaları halinde; ay, bizle Güneş arasına girip, karanlık yüzünün yarısı bize dönük olur ve Ay'ın aydınlık yüzeyinin yarısı bize görünmez olur. Şu halde çakışma budur. Çünkü ay, hızlı gidişiyle Güneşi 12 derece kadar geçip, ondan uzaklaşır. Ay'ın nurlu yüzünün yarısı, bir miktar bize meyleder. Onun bize bir tarafı görünür. İşte hilâl budur. Bu, gizlenmeden bir gün sonra olur. Zira ki ay, bir gün bir gecede, 13 derece kadar hareket eder. Güneş de bu müddet içinde bir derece kadar gider. Böylece ay, Güneş'ten her gün 12 derece kadar uzaklaşır. Hilalden sonra Ay, Güneş'ten gün gün 12'şer derece uzaklaştıkça, Ay'ın Güneş'e uzak olan batı tarafından aydınlık yarısının bize eğimi fazla olur. İşte fazlalaşma budur. Bundan sonra ay, Güneş'ten uzaklaştıkça, Ay'ın Güneş'e uzak olan batı tarafından aydınlık yarısının bize eğimi fazla olur. İşte fazlalaşma budur. Bundan sonra ay, Güneş'ten uzaklaştıkça, ışığı her gece bize nispetle fazla olup, döndürür. İlk defa üç burç kadar Güneş'ten uzaklaştıkça, Ay'ın nurlu yüzünün yarısı görünür. İşte bu ilk dördündür. Bundan sonra Güneş'ten uzaklaşmaya, altı burç kadar yol aldıkta; ay, Güneş'e karşı olmakla, bizler ikisinin arasında bulunuruz. Aydınlık yüzünün yarısı tamamıyla bize dönük olup, ay 14 olur. İşte buna, dolunay denir. Bundan sonra ay, Güneşi karşısından ayrıldıkta; son yarısından gün gün Güneş'e yaklaşması sebebiyle, karanlık yarısı, batı tarafından yana yine bize meyleder: Bu miktar aydınlık tarafı da doğu tarafından Güneş'ten yana gider ve bize nispetle karanlığı fazla ve aydınlığı noksan olur. İşte noksanlık budur. bundan sonra ay, Güneş'e yaklaştıkça, karanlığı her gece fazlalaşıp, ikisinin arasında yine döndürür. Tekrar bize nurlu yüzünün yarısı görünür işte ikinci dördün budur. Ay, Güneş'e gün gün yaklaştıkça, karanlığı artıp, nuru azalır. Ta ki Güneşle bir arada tekrar çakışır. Ay, bu durumlarıyla konaklarını kat edip, kâh Güneş'e karşı, kâh çakışık olmasıyla yaklaşık her 29.5 günde bir kere Güneşle yakınlaşması ve çakışması olur. "Bu aziz ve alîm olan Allah'ın takdiridir." (36/38) Kadîm, kâdir, hakîm ve yaratıcı olan Allah münezzehtir.
Beşinci Madde
Güneş ve ay tutulmalarını; ayla doruğu arasına Güneşin girmesini; Ay'ın doruk, etek, tepe ve kuyruk noktalarının hareketini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Bu ay küresi, kesif ve karanlık olduğundandır ki, Güneşle bir araya gelmesi vaktinde, eğilimli feleğinden hâsıl olan tepe ve kuyruk düğümleri yanında, burçlar kuşağında Güneşin yoluna rastlasa; Ay'ın cismi bizimle Güneş arasında bulunup, ışığının tamamını veya bir kısmını bizden örter. Şu halde Güneş tutulması budur. Ve Güneşin yüzünde o vakit ortaya çıkan siyahlık, Ay'ın cisminin rengidir. Tutulma sırasında Güneşin siyahlığı batı tarafından başlar. Zira ki, Ay'ın batıya yönelik hareketi, Güneşin batıya yönelik hareketinden daha hızlı olduğundan; ay batıdan gelip, Güneş'e erişip, araya girer. Bundan sonra Güneşi geçtikçe, gidişinin süratinden, Güneş yine batı tarafından parlamaya başlar. Bu kararma (Ay'ın gölgesinden meydana geldiğindendir ki,
Güneş tutulması sürekli olarak, ayla çakışması durumuna mahsus olup, sair durumlarda asla bulunmamıştır. Ay tutulmasının açıklanması budur ki: Eğer ay küresinin tepe ve kuyruk düğümleri, burçlar kuşağından iki cüzün karşısı yanında, yani bu hizalarda Güneş ile karşılıklı olsa; yerküre ikisinin arasına girip, Ay'ın Güneş'e dönük olan yüzüne yerin gölgesinin düştüğü kadarına ulaşamayıp; ay aslî karanlığı üzere kalır. İşte ay tutulması budur. Ay'ın kararması ve parlamaya başlaması ilk doğu tarafından ortaya çıkar. Zira ki, Güneşin doğuya yönelik hareketiyle hareket eden dünyanın koni gölgesinin batı tarafına, Ay'ın batıya yönelik hareketiyle batı tarafından ulaşıp; Ay'ın önce doğu tarafı gölgeye dahil olup, önce o taraf tutulur. Ay'ın önce doğu tarafı karanlıktan çıkıp yine önce o taraf parlar. Bu durum yerin gölgesinden dolayıdır ki, ay tutulması sürekli bedir ve dolunay haline mahsustur. Başka zamanlarda asla tutulma olmamıştır. Yine Güneş'e kıyasla aya ârız olan durumların biri budur ki: Güneş orta hareketiyle hareket ettikçe, Ay'ın doruğuyla, döndürücüsünün merkezi arasında ebediyen tavassut eyler. Zira ki, ayı döndürücüsünün merkezi kendi doruğundayken, Güneşin merkeziyle, burçlar feleğinden bir nokta yanında çakışsalar, bundan sonra o noktadan Ay'ın kuyruk düğümüyle eğilimli feleğinin burçlar sırasına uymayan hareketleriyle Ay'ın doruğu, doğudan batıya ve döndürücünün merkezi o noktadan burçlar sırası üzere batıdan doğuya hareket ederler. Güneş dahi aynı sıra üzere batıdan doğuya hareket eder. Ezelî takdirle o iki hareket, Ay'ın doruğu ile batıya döndücürü feleğinin merkezinin hareketiyle doğuya öyle bir tarz ve tavır üzere hareket ederler ki, ebediyen Güneş, ikisi arasında aracı bulunur. Bu tavassuttan lâzım gelir ki, Ay'ın döndürücüsünün merkezi, Güneş ile iki dördün vaktinde kendi eteğinde buluna. Güneşle bir araya gelme vakitlerinde ay, kendi doruğunda buluna. Şu halde Ay'ın döndürücü feleğin merkezi, vasatî her dönüşünde iki defa doruğuna yükselip, iki kere eteğine iner. "Bu, aziz ve alim olan Allah'ın takdiridir." Ay'ın doruk ve etek noktaları eğilimli feleğiyle; tee ve kuyruk düğümleri mümessil feleğiyle hareket ettirildiklerinden, sair doruklar ve etekler gibi, burçlar feleğinde yerleri belirli değildir. Eğilimli ve mümessil feleğin hareketleriyle seyyar ve dönücüdürler.
Altıncı Madde
Ay'ın tabiat ve sıfatlarını, cisminin miktarını ve feleğinin uzaklığını bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, müneccimler sözbirliğiyle demişlerdir ki: Bu ay yıldızının tabiatı, itidal üzere soğuk ve rutubetli olup, gece dişisi bulunmuştur. Orta kutlu namıyla isimlendirilmiştir. Ay'ın vasıfları: Zaaf, acz, hıfz, cehl, hakaret, acele, nemime, ihbar, deliller, hareket ve ses bulunmuştur. Ay'ın tali bulunduğu menilerde bu vasıflar gözlenmiştir. Ay, pazartesi günü ve cuma gecesine hâkim bulunuştur. Şu halde o günün ve bu gecenin evvelki saatleri bulan nispet kılınmıştır.
Ay yıldızının cisminin miktarında, mümessil ve eğilimli feleklerinin uzaklık mesafelerinde rasatçılar, matematikçiler ve geometriciler ittifak üzere demişlerdir ki: Ay'ın mümessil feleğinin yumru yüzeyinin, âlemin merkezinden uzaklığı mesafesi, yaklaşık 87.524 fersah ölçülmüştür. Bu feleğin çukur yüzeyinin âlemin merkezinden uzaklık mesafesi, yaklaşık 82.546 fersah hesap kılınmıştır.
Mümessil feleğin kalınlığı, yaklaşık 4.978 fersah bulunmuştur. Ay'ın eğilimli feleğinin yumru yüzeyinin âlemin merkezinden uzaklık mesafesi, yaklaşık 82.546 fersah ölçülmüştür.Bu feleğin çukur yüzeyinin uzaklığı, yaklaşık 43.198 fersah hesap kılınmıştır. Eğer bu hesaplanmış mesafeden yerin yarıçapı çıkarılsa ki, o 1272 fersahtı. Şu halde yeryüzünün her tarafından Ay'ın feleğine varıncaya değin gökle yer arasındaki hakiki uzaklık, 41.926 fersah kalır ki, yaklaşık yerin yarıçapının 32 katı yüksekliktir. Bu mesafedir ki, oluşum ve bozuşum âleminin değişikliğe uğrayan eşyasıdır. Unsurlar ve bileşikler mekanı; atmosferin ve gök boşluğunun ahillidir. Suret ve şehadet âlemi ve daracık dünya evidir.
Ay'ın eğilimli feleğinin kalınlığı, yaklaşık 39.348 fersah bulunmuştur. Ay küresinin cismi ise, yerkürenin yaklaşık 42'de biri olup; açıklanan yıldızların ve feleklerin uzaklıkları ve cisimleri, dörtlü orantıyla rasatçılarla belirlenip, nice hesabî delillerle, geometrik burhanlarla ve aklî tecrübelerle hepsi ispat olunmuştur. 1. kitapta açıklanan genel İslâmî bilgilerde, yerlerin ve göklerin cisimlerini uzaklığını 500 yıllık yol ile tariften murat, sayı belirlemesi değildir ki ölçü itibar oluna; belki bu, büyüklüklerinde mübalağadan kinayedir. Zira ki, Allah'ın kudreti sonsuzdur. Mülkünde olanı en iyi Allah bilir.

4 Mayıs 2014 Pazar

Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname 16.Bölüm

Marifetnâme 16.Bölüm
SEKİZİNCİ BÖLÜM
İkinci göğün yapısını ve burada hâkim olan Utarit yıldızının durumlarını beş madde ile bildirir.
Birinci Madde
Utarit (Merkür) yıldızının mümessil feleğini ve hareketinin görüntüsünü bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Utarit feleği, yedi gezegenden sayılmıştır ki, ay feleğine oranla sekizinci; zühre feleğinin altında olup, iki aşağı namıyla meşhur olan iki feleğin altta olanıdır. Ay feleğine yakındır. Utarit yıldızı burada tek başına hakim olup, karıştırıcı ismi ile tanınmıştır. Bu feleğin durumu ve yapısı, parçaları bakımından, öteki gezegenlerden farklıdır. Astronomlar, Utarit yıldızı için yere şâmil üç büyük felek ve yere şâmil olmayan bir küçük felek tespit etmişlerdir. Gözetleme sureti ile değişik durumlarını bu dört felekle belirleyip, nizamını vermişlerdir. Birinci felek küllî felektir ki; merkezde, eksende, kuşakta, kutuplarda ve harekette burçlar feleğine uygun ve mümessildir. Bu felek, öteki mümessiller gibi yere şâmil ve merkezi âlemin merkezidir. iki paralel yüzeyle kuşatılmış küre bir cisimdir ki, üst yüzeyi üzerinde olan Zühre'nin alt yüzeyine ve alt yüzeyi altında olan ağın üst yüzeyine teğettir.
Bu mümessil felek, kendi üstünde ve altında bulunan diğer felekler gibi önce büyük feleğin günlük hareketine uyup, âlemin merkezî çevresinde doğudan batıya zorunlu hareket eder. İkinci olarak burçlar feleğinin yavaş hareketi kadar kendi özel hareketi ile âlemin merkezi çevresinde doğudan batıya zorunlu hareket eder. İkinci olarak burçlar feleğinin yavaş hareketi kadar kendi özel hareketi ile âlemin merkezi çevresinde batıdan doğuya âheste gider. Sanki burçlar feleğini hareket ettirmesi ile hareket eder gibidir. Şu halde doruk, etek, tepe ve kuyruk noktaları bu hareket üzere her yetmiş güneş senesinde bir derece mesafe kat eder. Utarit'in açıklanacak döndürücü feleğinde bulunan ikinci doruğundan başka ve ayın açıklanacak doruğundan ve mümessilinden ve diğer noktalarından başkadır, - zira ki bu dördü, onlara muhalif bulunup doğudan batıya hareket ederler-.
İkinci Madde:
Utarit Yıldızının merkez dışı olan yönetici feleğini ve taşıyıcı feleğini çapı ve hareketleri ile bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Utarit'in yöneticisi, mümessil feleği ile birlikte boş bir felektir ki, merkez dışı olan iki feleğinin birincisidir. ikincisi dolu felektir ve Utarit'in dört feleğinden ikincisidir. Yönetici felek, içine aldığı merkez dışı ikinci feleğin merkezini, doğudan batıya hareket ettirerek idare ettiği için buna yönetici derler. Merkez dışı olan diğer felekler, mümessil feleklerin içinde oldukları gibi bu yönetici felek dahi mümessilinin içindedir. Yöneticinin yumru yüzeyi, mümessilin yumru yüzeyine birinci doruk namıyla meşhur olan ortak bir noktada teğettir. Yöneticinin çukur yüzeyi, mümessilin çukur yüzeyine birinci etek adıyla bilinen ortak bir noktada temas etmiştir. Yönetici feleğin merkezi, âlemin merkezinden altı derece kadar doruğu tarafına çıkmıştır.
Mümessil felekten yönetici felek ayrıldıkta, diğer mümessilleri tamamlayıcı olan ikişer küre şeklinde benzerleri, bu mümessilden dahi meydana gelmiştir. Bundan sonra merkez dışının ikincisi, Utarit yıldızının üçüncü feleğidir. Bu yönetici felekten boşalmıştır. Döndürücünün merkezini taşır.
Yönetici felek, mümessilinin içinde bulunduğu üzere, bu taşıyıcı felek dahi yönetici feleğin içindedir. Taşıyıcının yumru yüzeyi, yöneticinin yumru yüzeyine ikinci evç namıyla bilinen bir noktada yetmiştir. Taşıyıcının çukur yüzeyi ve yumru yüzeyi, yöneticinin çukur yüzeyine ikinci etek tabir olunur bir noktada teğettir. Taşıyıcının merkezi, yöneticinin merkezinden üç derece ve âlemin merkezinden dokuz derece doruk tarafına çıkmıştır. Yönetici felekten taşıyıcı felek ayrıldıkta, yöneticiden iki küre kalır ki, onun tamamlayıcısıdır.
Utarit bu tertip ve tecrübe ile bu şekil ve görünüşe gelir ki: Kendisinde iki doruk ve iki etek bulunur. Bunlar mümessilden parça gibi olduklarından, mümessil doruğu ve mümessil eteği namıyla şöhret bulmuşlardır. Diğerleri dahi yöneticiden parça oldukları görünümünden dolayı yönetici doruğu ve yönetici eteği adıyla isimlendirilmişlerdir. Mümessilin doruk ve eteğine birinciler dahi derler. Yöneticiye mensup doruk ve eteğe dahi ikinciler derler.
Her feleğin kendine özgü hareketi olup; kendi merkez, mihver, kuşak ve kutupları üzerinde dönüp, dönüşünü tamam etmek kaçınılmaz olduğu için Utarit'in yönetici feleği de, Zühre'nin altında kendi mümessili içinde ve kendi merkezi çevresinde hareketi ile batıdan doğuya burçlar sırasına uymayan Utarit'in ikinci doruğunu idare eder. Güneşin ortası kadar hareket edip bir güneş senesinde bir devresini tamamlar. Utarit'in taşıyıcı feleği dahi yönetici feleğin içinde, teki taşıyıcı felekler gibi kendi merkezi çevresinde özel hareketi ile batıdan doğuya burçlar sırası üzere Utarit'in döndürücü feleğini idare ile güneşin ortasının iki katı kadar hareket edip, hareketinin yarısı yöneticinin sıraya uygun hareketine karşıdır. Diğer yarısı güneşin ortasına eşit gelip, Utarit her burçta 17 gün bekleyip, bazı burçlarda tereddüt etse, iki ay kalıp, senede bir derecesini güneşle beraber tamamlar. Utarit'in döndürücüsünün merkezi, Zümreninki gibi sürekli güneşin merkezine mutabık olup asla muhalefet etmez. Bunun için Utarit yıldızı döndürücüsünün çapının yarısından fazla güneşten ırağa gitmez. Çapının yarısı ortasında yirmi dereceden fazla uzağa yetmez. (Allah daha iyi bilir).
Üçüncü Madde
Utarit yıldızının döndürücü feleğini, şekil ve hareketiyle bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar, bu Utarit yıldızının dahi durumlarının tanzimine diğer şaşırmış gezegenler gibi, belirlenen ölçülerle yetinmeyip; yere şâmil olmayan bir küçük felek dahi tespit edip, ona: Döndürücü felek demişlerdir. Döndürücü felek, Utarit'in mümessil feleğinde yere şâmil olmayan bir küçük felektir ki, Utarit'in dört feleğinden dördüncüsüdür. Aynı zamanda yıldızın cisminin taşıyıcısıdır. Merkez dışı olan üçüncü taşıyıcı feleğin kuşağında, yani iki kutbu arasında çakılmıştır ki, çapı taşıyıcının kalınlığına eşit olup, yüzeyi, taşıyıcı durumdaki döndürücünün iki yüzeyine yukarıda ve aşağıda birer noktada teğettir.
Döndürücü felek, bir tek yüzeyle kuşatılmıştır, dolu ve küre bir cisimdir. Taşıyıcı feleğin cisminde, kendi merkezi çevresinde kendine özgü hareketiyle batıdan doğuya burçlar sırası üzere deveran edip; bir tarafında çakılı olan Utarit'i kendisiyle birlik hareket ettirir. Bu felek, Utarit yıldızını bir gün bir gecede, kendi kuşağının üç yüz altmış derecesinden üç dereceden fazla mesafeye alıp gider. Yaklaşık, dört ayda bir dönüşünü tamamlar. Bu harekete: Değişik hareket, özel hareket dahi derler. Utarit yıldızı dahi tek yüzeyle kuşatılmış dolu, ışıklı ve kürevî bir cisimdir. Döndürücü feleğini cisminde gömülmüştür ki, döndürücünün yüzeyinin iki kutbu yarısında, kuşağı yanında, bir tarafta bulunup, ortak bir noktada döndürücünün yüzeyine temas etmiştir. Yani yıldızın cismi, tamamıyla döndürücünün cismine dahil bulunmuştur. Taşıyıcı felek, bir tarafında, döndürücünün dönüşü gibi, Utarit yıldızının dahi döndürücüsü tarafında, kendi merkezi çevresinde, burçlar sırası üzere sürekli dönüş hareketini incelemeyle; rasatçılar gün yarısında bulunan güneş tutulmasında müşahede etmişlerdir.
Dördüncü Madde
Utarit yıldızının sürat ve düz gidişini, yavaşlama ve duraklamasını, geri dönüş ve şaşırmışlığını, güneş ile olan bağlantı ve yaklaşımı bildirir.
Ey aziz, astronomlar demişlerdir ki: Bu Utarit yıldızına da, kâh sürat, kâh düz gidiş, kâh yavaşlama, kâh duraklama, kâh geri dönüş ve kâh yürüyüşünde şaşırmışlık ârız olur. Bu durumların açıklanması budur ki: Yıldız, döndürücüsünün yukarısında bulundukta; kendi merkezinin hareketi, döndürücüsünün merkezinin hareketine burçlar sırası üzere uyar ve yıldız hızlı hareket eder görünür. Ne zaman döndürücü tarafına bir miktar eğilse, düz hareket eder görünür. Yıldız, döndürücünün aşağısına inişte yavaş hareket eder görünür. Zira ki, yıldızın kendi merkezi inişte olduğundan, hareketi görünmez olup, ancak tedvirin merkezinin hareketi görünür. Yıldız, döndürücünün en aşağısına yakın oldukta; kendi merkezinin burçlar sırasına uymayan hareketi, döndürücünün merkezinin, taşıyıcının hareketiyle burçlar sırası üzere olan hareketine eşit olup, hareketler birbirine muarız ve karşı olmakla; yıldız durur görünür. Yıldızın geri dönüşü tamam olup, iki hareket birbirine eşit geldikte; yıldız ikinci kez durur görünür. Bundan sonra yine yavaş hareket eder görünür. Zira ki yıldızın kendi merkezi, döndürücünün merkezinin hareketi görünür. Yavaşlamadan sonra tekrar hızlı hareket eder görünür. Halbuki yıldız, kendi döndürücüsünde dönüşünü tek düze sürdürür. Zira ki feleklerin hareketi, kendi küreleri kuşağına nispetle basit, benzerli ve düzdür.
Yıldızın, geri dönüşünden önceki duruşuna: Birinci makam, ötekine: İkinci makam derler. Utarit yıldızının geri dönüş süresi 21 gündür. Düz gidişi üç ay beş gündür. Bu yıldızın, taşıyıcı feleğinin burçlar kuşağından kuzeye ve güneye üç ve dörtte bir derece eğimli iken; döndürücüsünün dahi doruğu ve eteği, eğilimli feleğinden kâh kuzeye, kâh güneye eğilimi olup; yaklaşık altı derece enlem farkı dahi bulunmuştur. bu yıldız dahi yürüyüşünde şaşırmış gibi görünüp, şaşırmış adıyla isimlendirilmiştir.
Güneşe nispetle bu yıldıza ârız olan bağlantı ve yaklaşımın açıklanması budur ki: bu yıldızın taşıyıcısının hareketi, güneşin merkez dışı feleğinin hareketiyle eşit olduğundan, döndürücünün merkezi dahi sürekli güneşin merkezininkine eşit bulunmuştur. Şu halde Utarit yıldızı, güneşin çevresinde döndürücüsünün hareketiyle deveran eyledikçe, döndürücüsünün yarıçapı miktarı güneşten uzaklıkta, onu tavaf edip; iki uzaklığın
ortalarına geldikte; kâh sabah, kâh akşam meşale gibi çakıp, kâh güneşle yakın olur. Zühre gibi güneş kursuna yakın olup, her bir dönüşünde iki kere güneşle yakın olur. Bir kere süratli gidişinin yarısında yani döndürücüsünün zirvesinde bulundukta; sürekli çakışması ve yaklaşması olur.
Bir kere dahi geri dönüşünün yarıksında yani döndürücünün eteğinde oldukta; güneşle sürekli çakışması ve yaklaşımı bulunur. İki yaklaşımı arasında olan müddet iki aydır.
Beşinci Madde
Utarit yıldızının ilk doruk ve eteğinin, tepe ve kuyruk düğümlerinin burçlar feleğindeki yerlerini; kendi tabiat ve vasıflarını; feleğinin uzaklık mesafesini ve cisminin miktarını bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Utarit yıldızının doruğu, tepe ile kuyruk düğümleri arasında yani eğilimli feleğinin burçlar feleğinden kuzeye oldukça eğiliminde vâki olmuştur ki, tepe düğümünden doksan derece sonradır. Çünkü üst ve aşağı noktalar, yukarıda açıklandığı üzere, burçlar feleğinin hareketine uygun olan mümessillerin hareketleriyle hareket ederler. İlk doruk, Utarit'in burçlar feleğinden eri, Rumî tarihin aziz senesinde terazi burcunun yirmi altı buçuk derecesindeydi. Eteği, aynı şekilde koç burcunun 26.5 derecesindeydi. Şu halde doruk ve etek, tepe ve kuyruk dahi yukarıda defalarca açıklandığı üzere halen, yaklaşık sekiz derece mesafe hareket etmişlerdir. Zira ki, Rumî tarih halen 2069'dur. Hicrî tarih ise 1170'e, 70'tir.
Utarit yıldızının tabiat ve vasıflarında müneccimler sözbirliği edip, demişlerdir ki: Utarit'in tabiatı soğukluk ve kuruluk olup, gündüz erkeği bulunmuştur. Kendinden başka yıldızın tabiatıyla uyuşucu olduğundan; uyuşan ve münafık namıyla isimlendirilmiştir. Bu yıldızın vasıfları: Edep, zeyreklik, anlayışlılık, feraset, zihin, dirayet, nutuk, belagat, nakış, kitabet, hesap, isabet, zekâ, dikkat, sanat, hile ve hıyanet bulunmuştur. Bu yıldızın tali düştüğü menilerde bu vasıflarıyla etkili olduğu gözlenmiştir. Bu yıldız, pazar gecesi ve çarşamba gününe hâkim olduğu gözlenmiştir. Bu yıldız, pazar gecesi ve çarşamba gününe hâkim bulunmuştur. O gecenin ve bu gündüzün ilk saatleri, buna nispet kılınmıştır. Utarit yıldızının ölçü ve cisminde, mümessil feleğinin uzaklığı mesafesinde rasatçılar, geometriciler ve matematikçiler sözbirliğiyle demişlerdir ki:
Utarit'in mümessil feleğinin yumru yüzeyinin, âlemin merkezinden uzaklığı, yaklaşık 276.652 fersah hesaplanmıştır. çukur yüzeyinin uzaklığı ise yaklaşık 87.524 fersah ölçülmüştür. Bu feleğin kalınlığı yaklaşık 189.626 fersah ölçülmüştür. Utarit'in cismi, yerkürenin cisminin takriben 1/32 miktarı bulunup, delillerle hepsi ispatlanmıştır.

Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname 15.Bölüm

Marifetnâme 15.Bölüm
YEDİNCİ BÖLÜM
Üçüncü göğün yapısı ve burada hükmeden zühre yıldızının (Venüs) durumlarını 5 madde ile açıklar.
Birinci Madde
Zühre yıldızının mümessil feleğini bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Yedi gezegenden biri de Zühre'dir ki, ay feleğine oranla üçüncü felektir. Güneş feleğinin altıda olup, iki aşağı namıyla bilinen iki feleğin yukarıda olanıdır. Güneş feleğine yakın bulunmuştur. Zühre yıldızı, küçük kutlu ismiyle isimlenmiştir. Bilginler, üç yüksek feleğin yapısı gibi, zühre yıldızı için de üç adet felek ispat edip, nizamını vermişlerdir.
Birinci felek, merkezde, kuşakta, kutuplarda ve harekette burçlar feleğine benzer ve mümessildir.
İkinci felek, merkez dışıdır ki, yine birinci feleğin gövdesinde iki paralel yüzeyde bulunup, döndürücünün merkezini taşıyıcıdır.
Üçüncü felek, döndürücü felektir ki, zühre yıldızı onun bir tarafında çakılmıştır. Döndürücü felek, kendi merkezi üzerinde hareket ettikçe, Zühre'yi dahi kendisiye beraber hareket ettirir, zühre yıldızının mümessil feleği ki, küllî felektir. Merkez ve mihverde, kuşak e kutuplarda, harekette burçlar feleğine uyumlu ve diğer gezegenler gibi mutabıktır. iki paralel yüzeyle kuşatılmış bir kürevî cisimdir. Üst yüzeyi, üzerinde olan güneş feleğinin çukur yüzeyine ve çukur yüzeyi, altında bulunan Utarit'in yumru yüzeyine teğettir. Mümessil felek, kendi üzerinde ve altında olan öteki felekler gibi, önce büyük feleğin günlük hareketine uyup, bu hareketle âlemin merkezi çevresinde doğudan batıya hareket eder. İkinci olarak, burçlar feleğinin yavaş hareketi kadar, kendi özel hareketiyle âlemin merkezi çevresinde batıdan doğuya âheste gider. Sanki burçlar feleği onu döndürür. Doruk, etek, tepe ve kuyruk noktaları bu hareketle her yetmiş senede bir derece yer kat eder.
İkinci Madde
Zühre yıldızının merkez dışı feleğinin, yapı ve hareketini bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Bu zühre yıldızının düzenin halletmek için mümessil felek gövdesinde taşıyıcı namıyla belirlenen ikinci felektir ki; yere şâmil ve âlemin merkezinden kendi çapı ve cüzleriyle iki derece mesafe ile doruk tarafı dışında iki paralel yüzeyle kuşatılmış küre bir cisimdir. Bu kürenin yumru yüzeyi, birinci feleğin yumru yüzeyiyle bir noktada temas etmiştir ki, o noktaya: Doruk derler. Bu nokta, âlemin merkezine kıyasla en uzak nokta olduğundan, zühre yıldızı, taşıyıcısının hareketiyle bu noktaya geldikte; yerin merkezinden oldukça uzak olur ve yüksek olur. İkinci feleğin çukur yüzeyi, birinci feleğin çukur yüzeyine ortak bir noktada teğettir ki, o noktaya: Etek derler. O nokta, âlemin merkezine nispetle en yakın noktadır. Zühre yıldızı, taşıyıcı feleğinin hareketiyle o noktaya indikte; yerin merkezine çok yakı olup, alçalmış olur. Birinci felekten ikinci felek ayrılıp boşaldıkta; zorunlu olarak değişik kalınlıkta iki küre meydana gelir ki, biri ikinci feleği içine alır, öteki ikinci felekle beraber boştur. Doğu kürenin ince tarafı doruk tarafa, kalın tarafı eteğe dönük olur. Boş kürenin ince ve kalın tarafları ötekinin tersine gelir. Bu iki kürenin, feleğin tamamlanmasında katkıları tamam olduğundan; birine dolunun tamamlayıcısı, öbürüne boşun tamamlayıcısı derler. Her feleğin özel bir hareketi belirlenmiş olup, kendi kutupları üzerinde dönüp, dönüşünü tamam etmek kaçınılmaz bir iş olmakla; Zühre'nin eğilimli feleği dahi, güneşin küllî feleği altında, kendi mümessil feleği gövdesinde; kendi merkezinin çevresinde özel hareketiyle batıdan doğuya güneşin merkez dışı feleğinin hareketine uygun olarak hareket edip; zühre yıldızını da, kendisiyle beraber hareket ettirir. Şu halde zühre, her burçta yirmi dört gün gider. Bazı burçlarda tereddüt eylese, dört ay kalıp, senede bir dönüşünü güneşle birlikte tamam eder. Bu yıldızın döndürücü merkezi, güneşin merkezinden hiç ayrılmayıp, güneşin tepe noktasıyla birlikte seyre hareket eylediğinden, bu yıldızın güneşten uzaklığının mesafesi, yaklaşık döndürücüsünün çapının yarısı kadardır. Ortalama, Zühre yıldızının güneşten uzaklığı kırk derecedir.
Üçüncü Madde
Zühre yıldızının döndürücü feleğini şekil ve hareketiyle bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar; zühre yıldızının dahi durumlarının tanzimine üç yüksek felek gibi anlatılanlar kadarıyla yetinmeyip, yere şâmil olmayan bir küçük felek daha ispat edip, ona: Döndürücü felek demişlerdir. Döndürücü felek, mümessil felekte arza şâmil olmayan küçük bir felektir ki, bu yıldızın kendisini taşıyıcıdır. Yere şâmil merkez dışı olan ikinci eğilimli feleğin kuşağında çakılmış ve gömülmüştür. Döndürücünün çapı, taşıyıcının iki yüzeyine teğet ve eşittir. Döndürücü felek, bir yüzeyle kuşatılmış odlu ve küre bir cisimdir. Eğilimli feleğin cisminde, kendi merkezi çevresinde belirli bir hareketle batıdan doğuya burçlar sırası üzere dönüp; bir tarafında çakılmış olan Zühre'yi kendisiyle birlikte döndürerek alıp gider. Döndürücü felek, kendi merkezi çevresinde Zühre'yi, bir gün bir gecede kendi kuşağının üç yüz altmış derecesinden yarım dereceden fazla döndürüp, hareket ettirip, yaklaşık 19.5 ayda bir dönüşünü tamam eder. Bu harekete, yıldızın değişik hareketi ve yıldızın özel hareketi derler. Zühre yıldızı dahi bir yüzeyle kuşatılmış bir küre cisimdir. dolu ve ışıklıdır. Döndürücü feleğinin cisminde gömülüdür ki, yıldızın yüzeyi, döndürücünün iki kutbu arasında, kuşağı yanında, bir tarafında bulunan ortak bir noktada döndürücünün yüzeyine teğettir. Yani zühre, tamamıyla döndürücünün cisminde bulunup, yüzeyi, yüzeyine temas etmiştir. Taşıyıcının bir tarafında döndürücü feleğin açıklanan hareketi gibi, zühre yaldızının dahi döndürücüsü tarafından ve kendi merkezi çevresinde burçlar sırası üzere kendine özgü hareketi, yeni rasatçılar tarafından gözlenmiştir.
Dördüncü Madde
Zühre yıldızının sürat, istikamet, yavaşlama, duraklama ve şaşırmışlığını ve güneş ile olan bağlantı ve yaklaşımını bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Zühre yıldızına dahi kâh sürat, kâh yavaşlık, kâh duraklama, kâvh geri dönüş ve kâh dönüşünde şaşırmışlık ârız olur. Bu durumların açıklanması budur ki: Bu yıldız, döndürücü feleği yukarısında bulundukta; kendi merkezinin hareketi, döndürücü feleğinin merkezinin hareketine burçlar sırası üzere uymasıyla, yıldız, hızlı hareket eder görünür. Ne zaman yıldız, döndürücünün doruğundan tarafa bir miktar eğilir, o zaman düz hareket eder görünür. Yıldız, döndürücünün eteğine indikte; yavaş hareket eder görünür. Zira ki, yıldızın kendi merkezi, inişte olduğundan, hareketi görünmez olup, ancak döndürücüsünün merkezinin hareketi görünür. Yıldız, döndürücünün eteğine yakın oldukta; kedi merkezinin burçlar sırasına aykırılığı, döndürücüsünün merkezinin hareketiyle sıraya uygun olan hareketine eşit olup, iki hareket birbirine karşı ve muarız olmakla; yıldız, geri döner görünür. Yıldızın geri dönüşü tamam olup, iki hareket yine eşit oldukta; yıldız ikinci kez durur görünür. bundan sonra yine yavaş hareket eder görünür. Zira ki, yıldızın kendi merkezi, döndürücünün doruğuna çıkmakla; hareketi görünmez olup, ancak döndürücünün merkezinin hareketi görünür. Yavaş hareketten sonra yine düz ve hızlı hareket eder görünür. Halbuki yıldız, döndürücüsünün içinde, dönüşünü aynı hızla tamamlar. Zira ki, yıldızların ve feleklerin hareketleri, kendi küreleri kuşağına oranla benzerli, basit ve düzdür. Yıldızın geri dönüşünden önceki yerine: birinci makam; sonrakine ikinci makam derler. Zühre yıldızının dönüş süresi, bir ay 11 gündür.
Düz hareketi, sekiz buçuk aydır. Yıldızın taşıyıcı feleği, burçlar kuşağından güneye ve kuzeye dörtte bir derece kadar eğilimli iken, döndürücüsünün dahi doruğu ve eteği, eğilimli feleğinden kâh kuzey tarafa, kâh güney tarafa eğilimli olur. Yaklaşık 2.5 derece enlem farkı dahi bulunmuştur. bu durumlardan dolayı yıldız, yürüyüşünde şaşırmış gibi görünür. Bundan dolayı şaşırmış olarak isimlendirilmiştir.
Güneşe oranla bu zühre yıldızının bağlantı ve yaklaşımını böyle açıklamışlardır ki: Bu yıldızın taşıyıcısının hareketi, sürekli güneşin merkez dışı hareketiyle eşit olmakla; döndürücüsünün merkezi dahi güneşin merkezine sürekli teğet bulunmuştur. Şu halde zühre yıldızı, güneş kurslarının çevresinde, döndürücüsünün hareketiyle döndükçe, döndürücüsünün çapının yarısı kadar ondan uzakta olur. Güneşi tavaf ederek iki uzaklığın ortasına geldikte; kâh sabah, kâh akşam meşale gibi parlayıp; kâh güneşle birlik hareket edip, öteki gezegenler gibi güneş kursundan uzak düşmeyip, her bir devresinde iki kere güneş ile çakışıp, bir kere dahi geri dönüşünde yani döndürücüsünün doruğunda bulundukta; sürekli güneşe yakın olup ve bir kere dahi geri dönüşünün tam ortasında yani döndürücüsünün eteğinde oldukta; güneş ile sürekli yakınlık ve çakışması bulunur. İki yaklaşımı arasında olan süre, yaklaşık dokuz ay yirmi gündür. (Hakikatini en iyi bilen Allah'tır.)
Beşinci Madde
Zühre yıldızının doruk ve eteğini, tepe ve kuyruk düğümlerini; tabiat ve vasıflarını, uzaklığının ve cisminin ölçüsünü bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Zühre yıldızının doruğu, öteki noktaları ortasında yani eğilimli feleğinin burçlar feleğinden kuzey tarafa faza eğiliminde bulunur. Tepe düğümünden doksan derece geridedir. Çünkü doruk ve etek, tepe ve kuyruk yukarıda açıklandığı üzere, burçlar feleğinin hareketine uygun olan mümessil feleklerin hareketiyle hareket ederler. Zühre'nin doruğunun burçlar feleğindeki mekânı Rumî tarihin aziz senesinde, güneşin doruğu gibi ikizler burunun 21. derecesinde; eteği ise, yay burcunun 27. derecesinde belirlenmişi. Tepe noktasının yeri, balık burcunun 27. derecesinde ve kuyruk noktasının yeri başak burcunun 27. derecesinde belirlenmişti. Halen Rumî tarih, 2069'a gelip, hicrî tarih dahi 1170'e, yetmiştir. O halde bu iki nokta, ötekiler gibi hareket edip, yaklaşık sekiz derece öne geçmişlerdir. Zühre'nin tabiat ve vasıflarında müneccimler sözbirliğiyle demişlerdir ki: Zühre'nin tabiatı, orta derecede soğukluk ve rutubettir. Zühre, gece erkeği olmakla, küçük kutlu adını almıştır. Bu yıldıza bakmanın kalbe sürûr verdiği tecrübe kılınmıştır. Bu yıldızın vasıfları: Yumuşaklık, sevgi, rikkat, ferah, temennî, oyun, teganni, cinsel güç ve güzel yaratılış bulunmuştur. Bu yıldızın tali düştüğü menilerde bütün bu vasıflar aynen müşahede olunmuştur. Bu yıldız, salı gecesi ve cuma gününe hâkimdir. O gecenin ve bugünün ilk saatleri, buna nispet kılınmıştır. Zühre yıldızının mümessil feleğinin uzaklık mesafelerinde ve cismiyle kalınlığının ölçülerinde rasatçılar, geometriciler ve matematikçiler ittifakla demişlerdir ki: Zühre'nin mümessil feleğinin yumru yüzeyinin âlemin merkezinden uzaklığı yaklaşık, bir kere bin ve 850.004 fersah ölçülmüştür. Yumru yüzeyinin uzaklığı ise yaklaşık, 276.652 fersah hesaplanmıştır. Bu feleğin kalınlığı yaklaşık, bin kere bin ve 573.502 fersah bulunmuştur. Zühre'nin cismi, yaklaşık yerin cüzünün 16'da biri kadar bulunup, delillerle ispatlanmıştır. (Gerçeğini Allah daha iyi bilir. Yüce, güçlü ve hakîm olan Allah münezzehtir.)