Bağış Yap
8 Mayıs 2013 Çarşamba
ABDULLAH BİN MUHAMMED BİN ABDURRAHMÂN
ABDULLAH BİN MUHAMMED BİN ABDURRAHMÂN;
Mekke-i mükerremede yetişen İslâm âlimlerinden ve evliyânın büyüklerinden olup seyyiddir.
İsmi, Abdullah bin Muhammed bin Abdurrahmân el-Eska', lakabı Ebû Alevî'dir. Doğum
târihi tesbit edilemiyen Abdullah bin Muhammed, Mekke-i mükerremede yetişti. 1567
(H.974) senesinde, Cemâzil-evvel ayının on sekizinci günü orada vefât etti. Şebîke
kabristanında bulunan meşhûr türbesindedir.
Abdullah bin Muhammed, ilk temel bilgileri babasından okudu. Sonra zamânında bulunan
büyük İslâm âlimlerinin derslerinde bulunarak yetişti. Bir taraftan da tasavvuf yolunda
ilerledi. Babasından ve Abdullah bin Hakem bin Sehl Kuşeyr'den tasavvuf yolunda icâzet
aldı. Zâhirî ve bâtınî ilimlerde asrının imâmı, tasavvuf yolunda bulunanların da üstâdı oldu.
Hocalarından Abdullah bin Ahmed bin Fadl ile birlikteResûlullah efendimizi ziyâret için
Medîne'ye gitti. Günlerce bir şey yemedi. Muhammed bin Irak ile görüştü. Muhammed bin
Ömer ona şefkatle muamele etti ve sabr etmesini tavsiye etti. Abdullah bin Muhammed,
rüyâsında ceddi Muhammed aleyhisselamı gördü. Peygamber efendimizin ona Haremeyn'de
(Mekke ve Medîne'de) kalmasını emretti. Sabahleyin uyanınca Kuba Mescidine gitti. Orada
tekrar Muhammed bin Irak ile karşılaştı. Onun yanından ayrılmadı. O esnâda hummaya
yakalandı. Şeyh Muhammed cübbesini onun üzerine koyunca hastalığı geçti. Bundan sonra
Muhammed bin Irak'a tam bağlandı ve ondan icâzet aldı. Ayrıca Medîne'de bulunan bir çok
veliden mesela Ali Müttekî Hindî'den icâzet aldı. Hırka giydi. Şeyhi Muhammed bin Irak'ın
emriyle Zebîd'e gitti ve orada evlendi. Daha sonra Hadramut ve Terim'e gitti. İlim öğrendi ve
öğretti. Sonra Mekke'ye döndü. Mekke-i mükerremede veya Medîne-i münevverede
bulunurdu. Çok kerâmetleri görüldü ve pek çok talebe yetiştirdi. Nice kimse ondan istifâde
etti.
Allahü teâlânın izni ile, yanına gelenlerin gönüllerindeki düşünceleri anlar ve haber verirdi.
Kimi zaman dostlarına ve sevdiklerine, ileride başlarına gelecek bâzı şeyleri haber verir,
bâzân da çok uzak beldelerde meydana gelen hâdiseleri bildirirdi.
Basrî nisbeti ile meşhûr Seyyid Abdürrahîm el-Ehsâvî'nin çok sevdiği bir kız çocuğu vardı.
Bu kızcağız bir gün vefât edip, Allahü teâlânın rahmetine kavuştu. Seyyid Basrî hazretleri o
kadar üzüldü ki, bu üzüntüsü, vefâtına sebeb olacak zannedildi. Üzüntüden duramıyordu.
Seyyid Basrî, Abdullah bin Muhammed ile karşılaştıklarında, duâ istedi. O da eliyle onun
göğsünü sıvazlayıp duâ etti. Allahü teâlânın izni ile, Basrî'nin kalbindeki o şiddetli üzüntü bir
ânda kayboldu. Abdullah bin Muhammed, ayrıca Seyyid Basrî'yi sâlih bir evlâd ile müjdeledi.
Doğudan batıya kadar, zamânındaki bütün âlimlerin kendisiyle iftihâr edeceği sâlih bir
evlâdının olacağını haber verdi.
Bundan sonra Seyyid Basrî'nin hanımı hâmile oldu. Doğum ânı geldiğinde, Abdullah bin
Muhammed hazretleri Seyyid Basrî'ye bir haberci gönderip, daha önce kendisine müjdelediği
sâlih evlâdın doğmak üzere olduğunu bildirdi ve kendisini tebrik etti. Seyyid Basrî'nin çocuğu
doğdu. Aynı gün Abdullah bin Muhammed'in habercisi geldi. Aradaki mesâfe çok uzak
olduğundan, zâhirî olarak Abdullah bin Muhammed, Basrî'nin hanımının hâmile olduğunu
bilmiyordu. Fakat doğumu tebrik için bir haberci göndermesi, habercinin ise, tam doğumun
olduğu gün gelmesi, hep onun kerâmetiydi. Seyyid Basrî'nin bu evlâdı, ileride meşhûr olup
tanınacak olan Şeyh Ömer el-Basrî idi.
Abdullah bin Muhammed hazretlerinin annesi vefât etmişti. Zamanla annesini görmeyi çok
arzu etti. Bu şiddetli arzu ile Allahü teâlâya duâ etti. Allahü teâlânın izni ile, uyanık ve gâyet
açık bir şekilde annesini âhiret nîmetleri içinde gördü ve bu nîmetler için Allahü teâlâya çok
şükretti.
Rivayete göre; Abdullah bin Muhammed, talebelerinden bâzısına; "Ben vefât ettikten uzun
zaman sonra, kabrimin üzerine bir türbe yapılıp tamamlandığında, oğlum Ali'nin yakınlarına
tâziyede, başsağlığı dileğinde bulununuz. Çünkü o da aynı günde vefât eder." dedi. Nihâyet
Abdullah bin Muhammed hazretleri 1567 (H.974) senesinde vefât etti. Takrîben elli sene
sonra, kabri üzerine türbe yapıldı. Bu türbenin tamamlandığı gün, Abdullah bin Muhammed
bin Abdürrahmân'ın Ali ismindeki oğlu vefât etti.
O büyük zâtın yukarıdaki sözünü işitenler, Ali isimli bu zâtın vefâtının, babası tarafından
kerâmet olarak kırk yedi sene evvel târihi ile birlikte bildirildiğini böylece anlamış oldular.
#>->!&#$%&2,$3&5,"D"!
Kâdı'l-müslimîn ve İmâm-ül-müslimîn diye meşhûr olan Kâdı Hüseyin Mâlikî, çocukluğunda şiddetli
bir hastalığa tutulmuştu. Hastalığı çok ağır olup, vefât edecek zannettiler. Bu zâtın annesi,
Abdullah bin Muhammed'in büyüklüğüne inanan sâliha bir hanım idi. Hasta çocuğunu alarak, duâ
isteği ile Abdullah bin Muhammed'in yanına getirdi. Evliyâdan Abdurrahmân bin Ömer el-Amûdî de
orada bulunuyordu. Bir kadının hasta çocuğunu getirip duâ talebinde bulunduğu arzedilince,
Abdürrahîm Amûdî'ye çocuğu dışarıdan alıp getirmesini söyledi. Sonra, bu çocuğun yaşıyacağını,
herkese faydası dokunacak çok yüksek bir âlim olacağını müjdeledi. Çocuk getirildiği zaman duâ
ve teveccüh edip geri gönderdi. Bu sırada sene 1559 (H.967) idi. Bundan sonra çocuk iyileşti.
Hastalığından eser kalmadı. Büyüdüğünde, Abdullah bin Muhammed'in bildirdiği şekilde zamânının
büyük ve meşhûr âlimlerinden oldu.
1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.125
2) Nûr-üs-Safîr; s.258
3) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.13 s.181
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder