Bağış Yap
14 Nisan 2013 Pazar
ABDULLAH BİN ZEYD
ABDULLAH BİN ZEYD;
Tâbiîn devri velîlerinden. İsmi, Abdullah bin Zeyd bin Amr el-Cevmî, künyesi Ebû
Kilâbe'dir. Basra'da doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 722 (H.104) senesinde Şam'da
vefât etti.
Abdullah bin Zeyd, Eshâb-ı kirâmdan Sâbit bin Kays, Enes bin Mâlik ve Tâbiînden büyük
âlim Katâde'den (r.anhüm) ders alıp ilimde yükseldi. Hadîs-i şerîf ilminde sika, sağlam,
güvenilir bir zât oldu. Bir hadîs-i şerîfi öğrenmek için uzun süre seyâhat ederdi. Bu hâlini
şöyle anlatır:
Hiç bir işim olmadığı halde Medîne'de, sırf bir hadîs-i şerîfi daha önce duymuş olan bir
şahıstan dinlemek için üç gün kaldım.
Hadîs-i şerîflerin toplanıp, yazılması için uğraşırdı. Vefâtından evvel, kitaplarının Tâbiînin
büyüklerinden, fıkıh âlimi ve evliyâdan Ebû Eyyûb-i Sahtiyânî'ye verilmesini vasiyet etti. Bir
deve yüküne yakın kitâbı Ebû Eyyûb-i Sahtiyânî'ye verildi.
Abdullah bin Zeyd devamlı helâl kazanmayı teşvik ederdi. Bir gün Eyyûb-i Sahtiyânî'ye;
"Çarşıya git, iş ara. Zirâ en büyük huzûr insanlara muhtâc olmamaktır." buyurdu. Başka birine
de; "Seni, geçimini temin ederken görmek, câmi köşesinde görmemden daha sevimlidir."
buyurdu. Döküntü hurma satan ve sohbetine devâm eden bir talebesi vardı. Ona; "Ben, senin
sohbet meclisinden faydalandığını zannediyordum. Fakat şu bir hakikattir; Allahü teâlâ kötü
olan her şeyden bereketini almıştır." buyurdu.
Çok sıcak bir günde bir kâfile ile hacca gidiyordu. Susuzluğu çok şiddetli idi. Ellerini açıp;
"Yâ Rabbî! Sen hararetimi ve susuzluğumu giderirsin." diye duâ edince, başı üzerinde bir
bulut belirip üzerine yağmur yağdı. Elbisesi ıslandı ve susuzluğu gitti. Lâkin kâfilede bundan
başkasına bir damla yağmur düşmedi.
Abdullah bin Zeyd hazretlerinin hikmetle dolu pekçok nasîhat ve sözleri vardır. Bir gün;
"Hem dünyâ, hem de âhirette yaşayan kimseye ne saâdet!" buyurunca; Âhirette nasıl
yaşandığı kendisinden soruldu, cevâbında; "Böyle bir insan dünyâda Allahü teâlâyı hatırından
çıkarmadı, dâimâ O'na yalvardı ve bu sâyede âhirette O'nun rahmetine mazhar oldu."
buyurdu.
"Kimlerden uzak duralım?" diye soruldu. Cevâben; "Arzu ve istekleri peşinden koşanlarla
berâber oturup kalkmayınız. Onlarla konuşmayınız. Çünkü, sizi kendi sapıklıklarına
düşürmelerinden zihninizi karıştırmalarından korkuyorum." buyurdu.
Bir tanıdığı arkadaşından şikâyet etmişti. "Sana, din kardeşinden istemediğin bir şey ulaşırsa,
onun için bir özür ara. Bir mâzeret bulamazsan, kendi kendine, belki benim bilmediğim bir
durum vardır, de." buyurdu.
Bid'at yâni dinde sonradan ortaya çıkarılan ve dindenmiş gibi olan hurâfelere ve bid'at
sâhiblerine çok kızar ve şöyle derdi:
"Bid'at ehli ile oturmayınız. Onlarla sohbet etmeyiniz. Zîrâ sizi dalâlete düşürebilirler veya
bilmediğiniz kötülüklere bulaştırabilirler. Bir kimse bir bid'at ortaya çıkarırsa onunla harb
ederim."
İlim sâhipleri sorulduğunda:
"Âlimler üç kısımdır. Bir kısmı, ilmi ile amel eder, insanlar da onun ilmiyle amel ederler.
Diğer bir kısmı, ilmi ile amel eder, fakat insanlar onun ilmiyle amel etmez. Başka bir kısmı
da ilmiyle kendisi amel etmediği gibi insanlar da amel etmez." buyurdu.
Kendisine münâfıkların âhiretteki hâlleri nasıldır? denildi. Buyurdu ki:
"Kıyâmet günü Arş-ı a'lâ tarafından bir münâdî Yûnus sûresi 62. âyet ile meâlen; "Ey
Allah'ın sevgili kulları! Sizin için bir korku yoktur. Siz mahzûn da edilmezsiniz." nidâ
eder. Bu nidâdan sonra herkes başını yukarı kaldırır ve; inandık îmân ettik, derler. Ancak,
münâfıkların başları hiç yukarı kalkmaz ve eğik kalır."
Bir defâsında da; "Allahü teâlâya şükre sebeb olan dünyâlık insana zarar vermez." buyurdu.
"Bir sözü anlamayacak kimseye söyleme! Çünkü o söz, ona zararlı olup, fayda vermez."
Abdullah bin Zeyd hazretleri namazlardan sonra "Allahümme innî es'elüke't-tayyibât ve
terk-el-münkerât ve hubbe'l-mesâkîn ve en tetûbe aleyye ve izâ eradte Lî ibâdike fitneten en
teveffenî gayre meftûnin." duâsını okurdu.
Bir talebesi nasîhat istediğinde rivâyet ettiği şu hadîs-i şerîfleri bildirdi.
"Üç şey vardır ki, bunlar kimde bulunursa o kimse imânın tadını bulur. Birincisi, bir
kimseye Allah ve Resûlü, başkalarından daha sevgili olmak. İkincisi, bir kimse sevdiğini
Allah için sevmek. Üçüncüsü, bir kimseyi Allah küfürden kurtardıktan sonra tekrar
küfre dönmekten, ateşe atılmaktan tiksindiği gibi tiksinmek."
"İşlerin en hayırlısı, çok aşırı veya eksik olmayıp, orta mertebede olanıdır."
1) Hilyet-ül-Evliyâ; c.2, s.282
2) El-A'lâm; c.4, s.88
3) Tehzîb-üt-Tehzîb; c.5, s.224
4) Tezkiretü'l-Huffâz; c.1, s.94
5) Sünen-i Dârimî; c.2, s.470
6) Câmiu Kerâmât-il Evliyâ; c.2, s.104
7) Tehzîb-i İbn-i Asâkir; c.7, s.426
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder