Bağış Yap

Amount :
Other : USD

19 Nisan 2013 Cuma

ABDURRAHMÂN SÂMİ NİYÂZİ


ABDURRAHMÂN SÂMİ NİYÂZİ;
Anadolu'da yetişen mutasavvıflardan. Manisa'nın Saruhanlı kazâsında 5 Mart 1878
(H.1296)'de doğdu. Babası Haremeyn vâlilerinden Âsım Efendidir. İlk tahsîline doğduğu yer
olan Saruhan'da başladı. Sonra İstanbul'a giderek, tahsîline devâm etti. Bu arada bâzı velîlerin
yanına gidip onların sohbetlerinde bulundu ve tasavvuf yolunda insanlara doğru yolu
göstermek için icâzet, izin aldı.
Bir Ramazân gecesi rüyâsında Resûlullah efendimizi gördü. Resûlullah efendimiz yanında
bulunan zâtı göstererek; "Yâ Sâmi! Bu senin mürşidin, hocandır. Sen vapura bin ve denize
açıl. Vapur hangi iskelede durursa orada in. Hocanı orada bulacaksın." buyurdu. Uykusundan
uyandıktan sonra sabah namazını edâ etti. Bulunduğu yerden iskeleye gidip bir bilet aldı.
Gemi hareket edip, Çanakkale'ye yaklaştığı sırada kaptan; "Gemide bir ârıza var, tâmiri
birkaç gün sürer, arzu eden inebilir." deyince, Sâmi Efendi gemiden indi. İskelede nûr yüzlü
bir zât; "Sâmi Efendi, hoş geldin." diyerek onu karşıladı. Sâmi Efendi şaşırarak; "Bu zât
benim ismimi nereden biliyor?" diye aklından geçirdi. O zat; "Geçen gece rüyânda
Peygamber efendimiz sana ne emir buyurdular?" dedi. SâmiEfendi hemen o zâtın elini
öperek, ona bağlandı. Bu zât Ahmed Şücâ'eddîn Uşşâkî idi. Aynı zamanda Câmilerde vâz
veren Sâmi Efendi, kısa zamanda yetişerek, hocasından Uşşâkî tarîkatında icâzetnâme,
diploma aldı ve hocası tarafından insanları yetiştirmek üzere İstanbul'a gönderildi.
Sâmi Efendi, İstanbul'a geldikten sonra Kasımpaşa'daki Yahyâ Efendi dergâhına şeyh tâyin
edildi. Bir gün bir talebesiyle vâz vermek için Fâtih Câmiine gitti. Namazdan sonra vâz
vermeye başladı. Bu sırada küçük bir çocuk gelerek; "Sâmi Efendi, biraz gelir misin, seninle
görüşelim." dedi. Sâmi Efendi de kalkıp, o çocuk ile câminin bir kenarında bir müddet
konuştuktan sonra tekrar kürsüde vâzına devâm etti. O sırada talebesi; "Hocam âlim bir zât
olmasına rağmen, ufacık bir çocuğa tâbi oldu." diye düşündü. Sâmi Efendi, ona dönerek;
"Oğlum, o görüp de çocuk zannettiğin Hızır aleyhisselâm idi. Aramızda bâzı özel konuşmalar
oldu." buyurdu.
Abdurrahmân SâmiEfendi, bir gün evinde yumurta gibi bâzı şeyleri önüne almış, onlarla
meşgûl idi. Hanımı kendi kendine; "Efendi vaktini bu gibi şeylerle meşgûl ediyor!" diye
düşündü. Ertesi gün bir grup talebe ziyâret için geldiler. Hanımı onlara çay demliyordu. Bir
ara ayağı takılınca, kaynar su ayağına döküldü. Hanımı can acısı ile "Allah" diye bağırdı. Sesi
duyan Abdurrahmân Efendi, hemen hanımının yanına giderek, bir gün önce hazırladığı
merhemi hanımının ayağının yanan yerine sürdü ve; "Hanım, dün benim bu merhem ile
meşgûl olduğumu görünce; "Efendi vaktini bu gibi lüzumsuz şeylerle geçiriyor!" diye
düşünmüştün. Gördün ya bu merhemi biz ne için hazırlamışız." dedi.
Abdurrahmân Sâmi Efendi 1935 (H. 1354) senesinde 57 yaşında iken İstanbul'da vefât etti.
Sâmi Efendi tasavvuf yoluna dâir çeşitli eserler yazmıştır. Bâzıları şunlardır: 1) Mi'yâr-ı
Evliyâ, 2) Binâ-yı İslâm, 3) Esrâr-ı Esmâ-ül-hüsnâ, 4) Mir'ât-ı Eyyâm, 5)
Tuhfet-ül-Uşşâkiye, 6) Mevlîd-i Şerîf, 7) Hediyet-ül-Âşikîn.
1) En Yakın Yol (Sıddık Nâci Eren); s.142

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder