Bağış Yap

Amount :
Other : USD

18 Mayıs 2013 Cumartesi

ABDÜSSELÂM BİN MEŞÎŞ HASENÎ


ABDÜSSELÂM BİN MEŞÎŞ HASENÎ;
Fas evliyâsından. Ebü'l-Hasan Şâzilî'nin hocası. Künyesi, Ebû Muhammed'dir. Peygamber
efendimizin mübârek soyundandır. Hazret-i Hasan'ın soyundan olduğu için Hasenî denmiştir.
Doğum târihi bilinmemektedir. 1228 (H. 625) senesinde şehîd oldu. Hayâtı hakkında bilgi
azdır.
Yedi yaşında mânevî hâller görülmesinden sonra kendini ilme ve ibâdete verdi. On altı yıl
dolaştı. Bu sırada bir mağarada kalırken, yanına, evliyâdan Abdurrahmân bin Zeyyât geldi.
Yedi yaşından beri mânevî terbiyesi ile meşgûl olduğunu, kavuştuğu hâlleri tek tek söyleyince
ona intisâb etti, bağlanıp talebe oldu. Evliyâlıkta yüksek derecelere kavuştu.
Talebelerinin büyüklerinden olan Ebü'l-Hasan eş-Şazilî şöyle anlatır:
Irak'a vardığım zaman, sâlih bir zât olan Ebü'l-Feth el-Vâsıtî hazretlerinin huzûruna gittim.
Çünkü, Irak'ta birçok âlim olmasına rağmen, onun gibisi yoktu. Ben, zamânın büyüğünü
arıyordum. Yanına girince bana; "Sen, Irak'ta zamânın kutbunu, büyüğünü arıyorsun. Hâlbuki
o, senin memleketindedir. Onu orada bulabilirsin." dedi. Bunun üzerine hemen memleketime
döndüm ve evliyânın büyüğü Ârif-i billâh el-Kutb el-Gavs Ebû Muhammed Abdüsselâm bin
Meşîş hazretlerinin bulunduğu yere vardım. Bir dağ eteğinde, bir dergâhda ikâmet ediyordu.
Huzûruna çıkmadan önce gusl abdesti aldım. Sonra niyetimi hâlis kılıp; bilgim, amelim her
neyim varsa kalbimi tamâmen boş bulundurup, istifâde niyetiyle huzûruna yöneldim.
Bulunduğu yere çıkarken onunla karşılaştım. Bana; "Merhabâ, hoş geldin ey Ali bin Abdullah
bin Abdülcebbâr." buyurup, Resûlullah efendimize kadar ulaşan ceddimi (dedelerimi) saydı
ve; "Ey Ali! Gönlünü boş bulundurup, her şeyini terk edip bize geldin. Biz de, dünyâ ve âhiret
ile ilgili ne zenginlik varsa sana verdik." dedi. O anda beni bir dehşet kapladı. Allahü teâlâ,
kalb gözümü açıncaya kadar orada kaldım. Hocamdan, târifi imkânsız kerâmetler gördüm.
Bir gün huzûrunda oturuyordum. Kucağında küçük bir çocuk vardı. O esnâda İsm-i âzamı
sormak hatırıma geldi. O çocuk kalktı ve elini kuşağıma uzatıp; "Ey Ebü'l-Hasan, sen, İsm-i
âzamı sormak niyetindesin, o, senin kalbine emânet edilmiş bir sırdır." dedi.
Zamânın Kutbu Abdüsselâm bin Meşîş; "Bu çocuk, bizim yerimize sana cevap verdi."
buyurdu. Daha sonra Ebû Muhammed Abdüsselâm bin Meşîş bana; "Ey Ali, şimdi Afrika'ya
git. Şâzile denilen yere yerleş. Allahü teâlâ, bundan sonra senin eş-Şâzilî diye çağırılmanı
nasîb eder. Oradan Tunus'a git. Tunus'ta pek çok kimse sana tâbi olur. Daha sonra Meşrık
beldelerine gidersin. İnsanları irşâd edersin doğru yolu gösterirsin." buyurdu. Bunun üzerine
ben; "Efendim, bana vasiyette bulunur musunuz?" deyince; "Allahü teâlâdan kork.
İnsanlardan sakın. Dilini insanların boş sözlerinden koru. Kalbini onların kötü
düşüncelerinden muhâfaza et. Âzâlarını gözet ve onları harama düşmekten, günah işlemekten
koru. Ne için yaratılmışlar ise, onları o vazîfede kullan. Allahü teâlânın farz kıldığı işleri
zamânında yap. Böyle yaparsan, Allahü teâlânın hıfz u himâye ve korumasında olursun.
Allahü teâlânın sana emrettiği işleri yaparsan, verâ sâhibi (haramlardan sakınan) olursun.
Şöyle duâ et: Yâ Rabbî! Senden alıkoyan her şeyden beni koru. İnsanların şerlerinden beni
muhâfaza et. Senin rızân ile kalbimi zenginleştir. Sen her şeye kâdirsin" buyurdu.
Yine biri ona; "Efendim! Bana bâzı vazîfeler verseniz de onlarla meşgul olsam." dedi.
Buyurdu ki: "Farzları yerine getir, mâsiyetleri, günahları terket. Kalbini dünyâyı istemekden,
kadın ve makam sevgisinden, nefsin arzu ve isteklerinden koru. Allahü teâlânın sana verdiği
ile kanâat et. Allahü teâlânın beğendiği bir şeye kavuşursan şükret."
Buyururdu ki:
"Dünyâ kirinden temizlen. Arzu ve isteklerine meylettiğin zaman onu tövbe ile düzelt. Allahü
teâlânın sevgisine yapış. Allah sevgisi öyle bir şeydir ki, her iyilik, hayır ve üstünlüğün esası
odur.
Sevaba kavuşamayacağın yere ayağını koyma. Günah işlemeyeceğin yere otur. Başka yere
oturma.
Allahü teâlânın beğendiği işleri yapmakta yardım isteyeceğin kimseden başkası ile oturup
kalkma.
En güzel nasîhatçı seni Mevlâ'ya sevk edendir.
Kendisi hatırlanınca, Allahü teâlâyı hatırlatanlarla berâber ol."
Abdüsselâm bin Meşîş sünnet-i seniyyeye dînin emir ve yasaklarına çok bağlı, yalnız olarak
hep ibâdetlerle meşgûl olurdu. Muhammed bin Ebû Tevâcîn peygamberlik iddiâsında
bulununca, inzivâyı, yalnız bir köşede kendi hâlinde yaşamayı bırakıp, onunla mücâdele etti
ve bu sırada şehîd oldu. "Şehîd kutb" diye meşhûr oldu. Benî Arûs mıntıkasındaki Cebelialem
denilen yere defnedildi. Türbesi Fas'taki önemli ziyâret yerlerindendir. Çocuklarına ve
torunlarına dâimâ hürmet edilegelmiştir.
Okumuş olduğu Salevât günümüze kadar gelmiş ve yirmiden fazla açıklaması yapılmıştır.
1) Câmiu-Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.69
2) Týbyân-ul-Vesâil; c.3, s.124-129
3) Brockelman; Gal-1, s.569, Sup-1, s.757
4) El-Kutb-üþ-Þehîd Sîdî Abdüsselâm bin Meþîþ (Abdülhalîm
Mahmûd, Kâhire, 1976)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder