Bağış Yap
21 Mayıs 2013 Salı
AHISKALI ABDULLAH EFENDİ
AHISKALI ABDULLAH EFENDİ;
Anadolu evliyâsından. İsmi Abdullah, nisbesi Ahıskalı, lakâbı Ziyâüddîn, künyesi Ebû
Abdullah'dır. 1733 (H. 1146) senesinde Ahıska şehrinin Özgür nâhiyesine bağlı Urpala
köyünde dünyâya geldi. Ahıska şimdi Gürcistan'da olup, o zamanlar Osmanlı memleketi idi.
1813 (H. 1228) senesinde Üsküdar'da vefât etti. Karacaahmed mezarlığının Söğütlüçeşme
tarafında medfûndur.
Çocukluğunda, âlim bir zât olan babasıyla birlikte Şam'a giderek, Sâlihiyye semtinde bir
müddet ikâmet eden Abdullah Ahıskalı, ilk tahsîlini babasından aldı. Kur'ân-ı kerîmi
okumasını ve tecvîd ilimlerini öğrendi. Babasıyla birlikte memleketlerine döndüklerinde ders
almaya devâm edip, âlet ilimlerini öğrendi.
Babasının vefâtından sonra Kars'a gelerek, oranın fazîlet sâhiplerinin meşhûrlarından İsmâil
bin Muhammed Berküşâdî'den usûl-i fıkıh ve hadîs ilimlerini okudu. Bu hocası tarafından
kendisine icâzet ve "Ziyâüddîn" lakabı verildi. Orada bir müddet kaldıktan sonra Erzurum'a
geçti.Erzurum âlimleriyle sohbet edip, sonra Diyarbakır'a gitti. Oradaki âlimlerden, fazîlet ve
kemâlât yönleriyle akrânından ileride olan Küçük Ahmedzâde Ebû Bekr Efendiden, Sahîh-i
Buhârî ve Muhtasar-ı İbn-i Hacîb isimli eserleri okudu. Bozcuzâde Ömer Efendiden, tefsîr ve
arûz ile birlikte, fen ilimlerinden; hesap, hendese, astronomi ilimlerini okuyup icâzet aldı.
Ahıskalı'nın hocalarından Ömer Efendi, Mısır'ın âlim ve fâdıllarından Abdüsselâm
Erzincânî'ye bir mektup yazmıştı. Bu mektubu yerine ulaştırmak üzere, Ahıskalı'yı
vazîfelendirdi. Mektubu alıp Mısır'a giden Ahıskalı, Abdüsselâm Erzincânî'den, Buhârî,
usûl-i hadîs, fıkıh, kırâat ve başka ilimler okuyarak ilmini ilerletti. Tahsîlini tamamladıktan
sonra, 1761 senesinde İstanbul'a geldi. Bir taraftan öğrendiği yüksek ilimleri ilim âşıklarına
öğretmeye, bir taraftan da kıymetli ve faydalı eserler telif etmeye başladı.
Abdullah Ahıskalı Efendi, bir ara Edirne yoluyla Bosna taraflarına seyahate çıktı. İki sene
süren bu seyahati esnâsında en büyük eseri Revâmîz-ül-A'yân'ı telife başladı. Seyahatten
sonra İstanbul'a döndü, hac vazîfesini yerine getirmek maksadıyla yola çıktı. Şam-Kudüs
yoluyla hacca gitti. Hacdan sonra İstanbul'a döndüğünde vazîfe yaptığı Ayasofya
Medresesinde, Revâmîz-ül-A'yân isimli eserini tamamladı. Beş ciltlik olan bu eserin yazma
nüshası Süleymâniye Kütüphânesi Hâlet Efendi Kısmı 583 ve Es'ad Efendi Kısmı 2127, 2128
numarada kayıtlıdır. Eserlerinden bâzılarının isimleri şöyledir: 1) Revâmîz-ül-A'yân fî
Beyan-i Mezâmîr-il-Uhûdî vel-Ezmân, 2) Levâmi'un-Nûr: Kütüb-i sitte denilen altı
meşhûr hadîs-i şerîf kitabındaki hadîs-i şerîflerden tekrar olunanların çıkarılmasıyla
hazırlanmış muhtasar bir eserdir. 3) Dürer Hâşiyesi, 4)
Mirkât-üt-Tarîkat-il-Muhammediyye ve Merdât-üş-Şerîat-il- Ahmediyye, 5)
Câmi'ul-Fürsûl, 6) Mebâhic-ül-İhvân (Îsâgûcî şerhi), 7) Risâle fî Hakk-ıl-Müsâfir, 8)
Risâle fit-Tıbbi ve'l-Kıyâfeti, 9) Rumûz-ül-Hakâyik ve Künûz-üd-Dekâyik, 10)
Bedî-un-Hizâm fil-Coğrafya, 11) Muhtasarı Revâmîz-ül-A'yân.
Ahıskalı Abdullah Efendi sohbetlerinde şöyle buyururdu:
"İlim ve ilim sâhiplerinin kadri ve kıymeti Allahü teâlânın katında yüksektir. İnsanlar
arasında ise şerefi büyüktür. İnsan ve cinlerin tabiatında olanlara hürmet yerleştirilmiştir.
İlim, insanları cehâletten irfân derecesine ulaştırır. Ebedî saâdete ve devlete kavuşmakta
sağlam bir ip, Cehennem'e düşmekten kurtulmakta güvenilir bir vâsıtadır. Allahü teâlâ
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: "Allahü teâlâdan kullar içinde ancak âlimler korkar."
(Fâtır sûresi: 28) Hadîs-i şerîflerde buyruldu ki: "Melekler ilim tâlibine, ondan râzı oldukları
için kanatlarını gererler" "Suda balıklara kadar gökdekiler ve yerdekiler âlim için istiğfar
ederler (onun günahlarının bağışlanmasını isterler)." "Alimin âbide üstünlüğü, ayın diğer
yıldızlara üstünlüğü gibidir."
Fıkıh âlimi Ebü'l-Leys Semerkandî buyurdu ki: "Âlimle berâber oturup, onun anlattıklarından
bir şey hâtırında tutamayan kimse için böyle olmasına rağmen yedi fayda vardır: 1. İlim
öğrenenlerin fazîletine kavuşur. 2. Âlimin meclisinde bulunduğu müddetçe günahlardan
korunmuş olur. 3. Evinden ilim öğrenmek için çıktığı zaman üzerine rahmet iner. 4- İlim
meclisine oturduğunda meclise inen rahmetten o da nasibini alır. 5. Orada anlatılanları
dinledikçe, kendisine sevap yazılır. 6. Dersi dinler de anlayamadığı zaman üzülür, gamlanır,
kalbi kırık olur. Bu hâli Allahü teâlânın hadîs-i kutsîde; "Ben, benim için kalbi kırık olanların
yanındayım." buyurduklarından olmasına vesîle olur. 7. Âlimin üstün, fâsıkın, günâh
işleyenlerin aşağı tutulduğunu görüp kalbini fıskdan, günâh ve kötü şeylerden çevirir. Bunun
içindir ki, Resûlullah efendimiz sâlihlerle, iyi kimselerle berâber olmayı emretmiştir."
"İnsan niyetini düzeltemese de, ilim öğrenmek, terketmekten daha fazîletlidir. Çünkü ilim
öğrenince, o ilmin onun niyetini düzeltmesi umulur. Mücâhid rahmetullahi aleyh buyurdu ki:
"Biz ilim öğrenirken niyetimiz tam olarak düzgün değildi. Sonra Allahü teâlâ bize niyetimizi
düzeltmeyi nasîb etti." Yine bâzı âlimler şöyle buyurdu: "Biz ilk önce ilmi Allah rızâsını niyet
ederek öğrenmedik. Fakat ilim bu hâlimizi kabûl etmedi. Onu, Allah için öğrenmemize vesîle
oldu."
1) Osmanlı Müellifleri; c.1, s.370
2) Mu'cem-ül-Müellifîn; c.6, s.109
3) Esmâ-ül-Müellifîn; c.1, s.487
4) Îzâh-ül-Meknûn; c.1, s.356,357, c.2, s.414,468, 584,585
5) Brockelman; Supp: c.2, s.674
6) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.17, s.279
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder