Bağış Yap

Amount :
Other : USD

24 Mayıs 2013 Cuma

AHMED AMİŞ EFENDİ


AHMED AMİŞ EFENDİ;
Fâtih Sultan Mehmed Han türbedârlarından ve Şa'bâniyye tarîkatının son devir şeyhlerinden.
İsmi, Ahmed Amiş olup, Türbedâr veya Türbedar Ahmed Efendi isimleriyle de tanınır. 1807
(H.1222) de Tuna vilâyetine bağlı Tırnova'da doğdu. 1920 (H.1338) de İstanbul'da vefât etti.
Kabri Fâtih Câmii yanındaki kabristandadır.
Doğum yeri olan Tırnova'da ilk tahsîlini gören Ahmed Amiş Efendi medrese tahsîlini de
orada tamamladı. On dört yaşında tasavvufa alâka duydu. Bir şeyhe bağlanmak arzusuyla
Sâdık Efendi adlı bir zâta başvurdu. Sâdık Efendi onun bu konudaki yüksek arzusunu
anlamasına rağmen, tasavvuf yoluna girme zamânının gelmediğini belirtti. Bu hususta;
"Yavrum! Sen şimdi git. Sonra seni soyu temiz birisi gelip bulacak ve irşad (rehberlik)
edecektir." dedi. Bu söz üzerine ilim öğrenmeye devâm eden Ahmed Amiş Efendi yirmi
yaşına geldiği zaman Şa'bâniyye yolunun İbrâhimiyye veya Kuşadaviyye kolunun kurucusu
Kuşadalı İbrâhim Efendinin Tırnova'ya nâib olarak gönderdiği Ömer Halvetî'ye intisâb edip,
talebe oldu. Senelerce Ömer Halvetî'nin ilim meclislerinde ve sohbetinde bulunup tasavvuf
yolunda ilerledi. 1846 senesinde irşâda yâni insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatıp,
talebe yetiştirmeye mezun oldu. 1853 Osmanlı-Rus yâni Kırım harbine tabur imâmı olarak
katıldı ve harpte üstün hizmetler gördü.
Harpten sonra memleketine döndü. Bir ara gördüğü bir rüyâ üzerine hocası Ömer Halvetî'nin
izniyle İstanbul'a geldi. Kuşadalı İbrâhim Efendinin vefâtından sonra onun yerine geçen
İstanbul-Fâtih Zeyrek civârındaki Çinili Hamamın sâhibi Muhammed Tevfik Bosnevî Efendi
ile görüşüp sohbetinde bulundu. Sonra tekrar Tırnova'ya dönerek bir hamam kirâladı ve
Muhammed Tevfik Bosnevî gibi o da hamam işletmeye başladı. Bu sırada ayrıca Sıbyan
Mektebi hocalığı da yapan Ahmed Amiş Efendi, Muhammed Tevfik Bosnevî'nin 1866
senesinde vefâtı üzerine tekrar İstanbul'a geldi. Muhammed Tevfik Bosnevî'nin önde gelen
müridlerinden Üsküdarlı Hoca Ali Efendi, Rıfat Efendi, Üsküdar'da Nalçacı Dergâhı Şeyhi
Mustafa Enver Bey, Kaşkar hükümeti temsilcisi Yâkub Han ve Fâtih türbedârıNiğdeli Bekîr
Efendi ile sohbetlerde bulundu. Bir müddet sonra Tırnova'ya döndü, talebe yetiştirmek ve
insanlara vâz ü nasihat etmekle meşgûl oldu. Üsküp'te Seyyid Muhammed Nûr-ül-Arabî ile
görüştü. Muhammed Nûr-ül-Arabî'den icâzet aldı. 1877 senesinde Tuna vilâyetinin
Osmanlılar elinden çıkması üzerine tekrar İstanbul'a geldi. Niğdeli Bekir Efendiden Fâtih
türbedarlığını devraldı ve "Fâtih Türbedârı" ünvanıyla anıldı. Gümüşhâneli Ahmed Ziyâeddîn
Efendiden Nakşibendiyye yolundan icâzetli olan Ahmed Amiş Efendi tasavvufta mücâhede
yolunu değil de sohbet ve telkin yolunu tercih etti. Kendisine tâbi olanlardan İslâmiyetin
emirlerine uyup yasaklarından kaçındıktan sonra sadece sohbet ve muhabbet yolunu
seçmelerini istedi. Çile ve riyâzet yolunu tercih etmedi.
Ahmed Amiş Efendi bu hususda diyor ki:
"Mücâhedâtın, tasavvufî perhizlerin bir kısmını Kuşadalı kaldırmıştı. Geri kalanını da ben
kaldırdım."
Kendine tâbi olanlara sık sık şu tavsiyelerde bulunur; "İstiğfar edin, salevât okuyun, Kur'ân-ı
kerîm okuyun, her şeyi Kur'ân'da bulursunuz." derdi. Bu sözleri doğrultusundaki yaşayışı
sebebiyle, mensûb olduğu tarîkatın pîri Kuşadalı İbrâhim Efendi gibi tekkeye ve merâsime
îtibâr etmemiştir. Kırk seneyi aşan irşâd faâliyeti sırasında tâliplere Halvetî ve seyrek olarak
da Nakşibendî icâzetnâmesi vermiştir.
Ömrünün sonuna kadar mensûb olduğu Şa'bâniyye yolunun şeyhliğini ve Fâtih Sultan
Mehmed Hanın türbedârlığını yürüten Ahmed Amiş Efendinin müridleri ve yakınları
arasında, Bursalı Mehmed Tâhir Efendi, Müderris Babanzâde Ahmed Naîm Bey, Ahmed
Avni Konuk, Hüseyin Avni Konukman, İsmâil Fenni Ertuğrul, Abdülazîz Mecdî (Tolun)
Efendi gibi kimseler yer aldı. Yaklaşık 113 yaşında iken dâmâdı Ahmed Naîm Beyin İstanbul
Şehzâdebaşı'ndaki evinde 9 Mayıs 1920 (H.1338) târihinde vefât etti. Cenâze namazını
talebelerinden Abdülazîz Mecdî Efendi kıldırdı. Senelerce türbedârlığını yaptığı Fâtih Sultan
Mehmed Hanın türbesi yanındaki kabristana defnedildi. Vefâtına talebelerinden Evranoszâde
Sâmi Bey; "Gitti gülzâr-ı Cemale pîr-i efrad-ı Cihân (1388)." mısra'ı ile târih düşürdü. Ayrıca
Evranoszâde Sâmi Bey tarafından mezar taşına bir manzûme yazılmıştır.
Ahmed Amiş Efendi eser bırakmamıştır. Abdülbâki Gölpınarlı, Ahmed Avni Konuk'un
Ahmed Amiş Efendinin sohbetlerinde tuttuğu notların kendisinde olduğunu kaydetmektedir.
Kendisinden sonra yerine baş halîfesi olan Kayserili Mehmed Tevfik Efendiyi postnişin
bıraktı.
Şa'bâniyye ve Halvetiyye yollarının son devir temsilcilerinden olan Ahmed Amiş Efendi,
sohbet yoluyla talebe yetiştirmeye çalıştı. Sohbetleri esnasında kısa ve özlü sözlerle
talebelerini îkaz eder, onların istikâmet üzere Peygamber efendimiz ile Eshâbının yolunda
olmalarını isterdi.
Talebelerinden birisi müridin yâni talebenin şeyhe (hocaya) olan ihtiyâcını sorunca; "Dağı
dağ, taşı taş gördükçe şeyhe muhtaçsın. Bu böyle olsun, şu şöyle olsundan kurtuluncaya
kadar, şeyhe muhtaçsın." demiştir.
Rızk ile ilgili olarak soru soran birine de; "En âlâ rızık mânevî rızıktır. Dünyâda eşini
bulamaz, işini bilemezsen rahat edemezsin." demişti.
Ahmed Amiş Efendi sohbetine gelenlerle tatlı tatlı konuştuktan sonra, onun hakkında duâ
eder ve bâzı müjdeler verirdi. Evranoszâde Sâmi Bey o zaman Rüşdiye öğretmeni olan
Şerâfettin Yaltkaya'yı, Ahmed Amiş Efendinin sohbetine getirdi. Fakat iki saat müddetle
oturdukları halde AhmedAmiş Efendi sessiz durup hiç konuşmadı. Evranoszâde Sâmi Bey,
Amiş Efendinin böyle gelenlere duâ edip bâzı müjdeler verdiğini bildiği için bu durumu
merak etti. O gün hiç konuşmadan Amiş Efendinin yanından ayrıldılar. Evranoszâde Sâmi
Bey ertesi gün tek başına Amiş Efendinin yanına gitti ve; "Efendim Şerâfettin için bir müjde
vermediniz sebebi nedir?" diye sordu. Ahmed Amiş Efendi, biraz durakladıktan sonra; "O
(yâni Şerâfettin Yaltkaya) bulunduğu mesleğin en yükseğine çıkar." dedi. Hakikaten
Şerâfettin Yaltkaya zamanla yükselip profesör ve Diyânet İşleri Reisi oldu. Fakat İslâm dînine
hizmet edeceği yerde pek çok zarar verdi. Bu yüzden, icraatını bilenler tarafından Telefüddîn
Haltkaya adı ile anıldı.
Edirnekapı dışında kabri bulunan Bekir Niğdevî'nin kabri yanında Amiş Efendinin
talebelerinden Hilmi Bey'in kabri vardır. Hilmi Bey Çanakkale Savaşında Fransız zırhlısını
Boğaz'ın sularına gömen meşhur askerdir. Gümüşsuyu Askerî Hastanesi Baştabibliğinden
emekli albay Doktor Hamdi Hızlan Bey, Ahmed Amiş Efendiden naklen anlatıyor:
Siz harbin fecâatini bilmezsiniz. Ben Rus (Kırım) harbinde yaralıları sırtımda taşıdım. Harbin
fecâatini yakînen bilirim. Sakın harbi temenni etmeyin.
Ahmed Amiş Efendinin halîfe olarak bıraktığı talebeleri şunlardır:
1. Kayserili Mehmed Tevfik Efendi. Bu zât Amiş Efendiden sonra Şa'bâniyye tarîkatının
Kuşadaviyye (İbrâhimiyye) kolunun şeyhliğini yürütmüş, emâneti Maraşlı Ahmed Tâhir
Efendiye bırakarak vefât etmiştir. 2. Abdülazîz Mecdî (Tolun) Efendi. 3. Evranoszâde
Süleymân Sâmi Bey. 4. Trablus Nâib-i SultanıŞemseddîn Paşa.
1) Sefînet-ül-Evliyâ; c.4, s.110
2) Balıkesirli Abdülazîz Mecdî Tolun (Osman Ergin)
3) Muhammed Tevfik Bosnevî; s.18-28

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder