Bağış Yap
26 Mayıs 2013 Pazar
AHMED BERKÎ
AHMED BERKÎ;
Afganistan'da yetişen velîlerden. Berk kasabasından olduğu için Berkî nisbetiyle tanındı.
Doğum târihi bilinmemektedir. Evliyânın büyüklerinden İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî
Serhendî hazretlerinin, önde gelen talebelerindendir. Halîfesi, vekîli olmakla şereflenmiştir.
Zamanının büyük evliyâsındandı. 1617 (H.1026) senesinde memleketinde vefât etti.
Ahmed Berkî, aslında âile olarak Kabil ile Kandehâr arasında bulunan Vâd kasabasındandır.
Babası, buradan Berk'e hicret edip Kankrit beldesine yerleşti. Ahmed Berkî burada yetişti ve
tefsîr, hadîs, fıkıh gibi yüksek din bilgilerini ve zamânın fen ilimlerini öğrenerek büyük bir
âlim oldu.
Ahmed Berkî ilim öğretmekle meşgûlken tanıdıklarından ve hemşehrilerinden bir tüccar
Hindistan'a gitmiş evliyânın en büyüklerinden İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin sohbetlerini
dinlemişti. Dönüşünde de İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin insanları hak yola sevk eden kıymetli
mektuplarından getirmişti. Ahmed Berkî bununla görüşünceHindistan'ın büyük âlim ve
evliyâlarını sordu. O da İmâm-ı Rabbânî hazretlerini medh etti ve; "Sözlerinden bir kısmını
yanımda getirdim." dedi. Ahmed Berkî büyük bir merakla mektupları alıp zevkle okudu. Bu
sözleri söyleyenin dirâyet ve üstünlüğünü anlayıp hemen Hindistan'a gitti.
Ahmed Berkî, İmâm-ı Rabânî hazretlerine kavuşunca, talebesi olmakla şereflenmek
istediğini, bunu kabûl buyurmasını istirhâm etti. Hazret-i İmâm onun kalbinin tercümanı olan
bu isteklerini kabûl etti. Ona husûsî teveccühlerde bulunarak kalbinden Allahü teâlâdan başka
her şeyi, dünyâ sevgisini, günah lekelerini temizleyip; ilim ve hikmetle, mânevî ilim, iyilik,
bereket ve faydalarla doldurup, yüksek derecelere kavuşturarak evliyâlıkta yüksek
mertebelere çıkardı. Mevlânâ Ahmed Berkî de, hocası İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin yüksek
huzur ve hizmetlerinde, ihlâsla edeb üzere, hizmet etti.
Edebleri gözetmesi, yaptığı hizmetlerin kabûlü sebebi ile, hazret-i İmâm'ın husûsî tasarruf ve
inâyetlerine, kavuştu. Huzurlarında kaldığı bir hafta içinde kemâl ve evliyâlık derecelerine
ulaştı. Tasavvufu, mânevî ilimleri anlatmak üzere hocasından icâzet, diploma alınca
memleketine dönmesine izin verildi. Emre uyarak, irşâd, insanlara doğru yolu göstermekle
meşgûl oldu.
Ahmed Berkî hazretleri dönüşünden sonra zaman zaman hocasına kendi ile yetiştirdiği
talebelerinin hâllerini yazarak nasîhatlarını istedi. İmâm-ı Rabbânî hazretleri de bu çok
sevdiği talebesine kıymetli mektuplar göndererek istediklerini yerine getirdi. Bir mektubu
şöyledir:
Allahü teâlâya hamd ve Resûlullah'a salât ve selâm ederim. Size de iyi duâlar eylerim. Şeyh
Hasan ve arkadaşları iki mektubunuzu getirdi. Bizleri çok sevindirdi. Bir sayfasında Hâce
Uveys'in halleri yazılıydı. İkinci sayfasında, kabûl edilip edilmediğinizi soruyorsunuz. Bunu
okuyunca, sizin hâlinizi araştırdım. Oradaki insanların size doğru koştukları ve size
sığındıkları göründü. Sizi, oradaki insanların saâdete kavuşmaları için vâsıta yaptıkları ve o
yerleri size bağladıkları anlaşıldı. Bunun için, Allahü teâlâya hamd ve şükür olsun! Bu
görüşümüzü, rüyâ, hülyâ, sanmayınız! Rüyâ ve hülyâ şüpheli olur. İkisine de güvenilmez.
Bizim yazdıklarımızı gözle görülür, elle tutulur gibi sağlam biliniz! Sizin bu nîmete
kavuşmanız, İslâmiyet bilgilerini öğretmekle ve fıkıh hükümlerini yaymakla olmuştur.
Oralara cehâlet yerleşmiş ve bid'atler yayılmıştı. Allahü teâlâ, sevdiklerinin sevgisini size
ihsân etti. İslâmiyeti yaymaya sizi vesîle kıldı. Öyle ise, din bilgilerini öğretmeye ve fıkıh
ahkâmını yaymaya, elinizden geldiği kadar çalışınız. Bu ikisi bütün saâdetlerin başı,
yükselmenin vâsıtası ve kurtuluşun sebebidir. Çok uğraşınız! Din adamı olarak ortaya
çıkınız!Oradakilere emr-i mârûf ve nehy-i münker yaparak, doğru yolu gösteriniz! Allahü
teâlâ, Müzzemmil sûresinin 19. âyetinde meâlen; "Rabbinin rızasına kavuşmak isteyen için,
bu elbette bir nasîhattir." buyurdu.
Kalp ile zikr yapmak için size izin verilmişti. Buna çalışmanız da, ahkâm-ı şer'iyyeye
yapışmanız ve nefs-i emmârenin azgınlığını gidermeniz için yardımcı olur. Bu vazîfenizi de,
elden bırakmayınız. Kendi hâllerinizi ve sevdiklerinizi ve sevdiklerinizin hâllerini
bilmediğiniz için üzülmeyiniz. Hâlleri bilmemek, hiçbir şey ele geçirmemek olacağını
sanmayınız! Sevdiklerinizin hâlleri, sizin yüksekliğinizin aynalarıdır. Sizin hâlleriniz onlara
ışık salmakta ve görünmektedir. (Gece karanlıkta taşların aydınlanması, ışık kaynağı
sâyesinde olur. Işık kaynağı olmazsa, taşlarda hiçbir şey görülmez.)
Şeyh Hasan, sizi durduran direklerden biridir. Sizin kıymetli yardımcınızdır. Eğer
Mâverâünnehr veya Hindistan'a gitmek isterseniz orada yerinizi tutacak Şeyh Hasan'dır. Ona
elinizden gelen yardımı yapınız. Onu gözetiniz! Onun, zarûrî olan din bilgilerini, bir an önce
öğrenip bitirmesi için, çok uğraşınız! Onun da Hindistan'a gelmesi, hem onun için, hem de
sizin için çok faydalı olur. Allahü teâlâ bizi ve sizi millet-i İslâmın doğru yolunda
bulundursun, "alâ sâhibihisselâtü vesselâm".
Ahmed Berkî hazretleri ömrünü insanlara hizmetle, hak yolu göstermekle geçirdi. Hocasının
maddî mânevî yardımlarına kavuştu. Bir defâsında memleketi civârındaki hindular isyân
etmiş etrâfa zarar vermeye başlamışlar, bilhassa kendisini ve talebelerini hedef almışlardı.
Başlarındaki Ahdad çok zulüm ediyordu. Bu duruma çok sıkılan Ahmed Berkî hocasına,
yardım dileyen bir mektup yazdı. İmâm-ı Rabbânî hazretleri de bu çok sevdiği talebesine:
"Sizin memleketiniz, onun şer ve zararından mahfûz kalacaktır. Hiç üzülmeyiniz." diye
yazdılar. Gerçekten öyle oldu. Bulundukları yerin etrafındaki köyler ve kasabalar yağma ve
talan edildikleri hâlde, onların olduğu yere bir zarar olmadı.
Bir defâsında İmâm-ı Rabbânî hazretleri Yûsuf-i Berkî'ye gönderdikleri bir mektupta Ahmed
Berkî hakkında şöyle yazmışlardır:
"Onun o memlekette bulunması, büyük bir nîmettir. Sizin kavuştuğunuzu haber verdiğiniz
hâle, Mevlânâ Ahmed Berkî çoktan kavuşmuştur. Bilsin veya bilmesin bu böyledir. Bu fakire
göre, o memleketin medarı, kutbu Mevlânâ'dır. Orada bulunanların bunu nasıl
anlayamadıklarına hayret ediyorum. Bu fakirin bildiğine göre, Mevlânâ'nın büyüklüğü, güneş
gibi meydandadır."
Ahmed Berkî hocasının nasihatları doğrultusunda hizmet edip insanların dünyâ ve âhiret
saâdetine kavuşmalarına çalıştı. Çok talebe yetiştirdi.
İmâm-ı Rabbânî hazretleri gönderdikleri son mektubunda; "Eğer sefere çıkacak olursanız
Şeyh Hasan'ı yerinize vekil bırakırsınız." buyurmuştu. Mektubun gelişinden birkaç gün sonra
Ahmed Berkî vefât etti. Vefâtı İmâm-ı Rabbânî hazretlerine bildirildi. Ahmed Berkî'nin
rûhuna Fâtiha okudular. Vefât haberini getiren Osman Ekberâbâd gayr-i ihtiyârî ağladı.
Üzüntüsünün çokluğundan yere yıkıldı. Oradaki insanlar engel olmaya çalıştılar. İmâm-ı
Rabbânî; "Ona mâni olmayın, göklerdekiler ve yerdekiler Ahmed Berkî'nin vefâtına
ağlıyorlar. Kardeşi ağlasa ne olur, niye men edilsin." buyurdular. Bâzı eshâb, bu sözden
hayret ettiler. İmâm-ı Rabbânî buyurdu ki: "Ahmed Berkî, insanların kendisini tanımadığı ve
kendinin de kendini bilmediği evliyâdan idi."
İmâm-ı Rabbânî hazretleri Ahmed Berkî'nin vefâtı üzerine, oğullarına yazdıkları mektupta
şöyle buyurdular:
"Mevlânâ'nın bu zamanda, mübârek varlığı müslümanlar için, Allahü teâlânın nîmetlerinden
bir nîmet, rahmetlerinden bir rahmetti. Yâ Rabbî, bizi onun ecrinden mahrûm eyleme."
1) Hadarât-ül-Kuds; s.351
2) Tezkire-i İmâm-ı Rabbânî; s.336
3) Zübdet-ül-Makâmât; s.368
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder