Bağış Yap
7 Haziran 2013 Cuma
AHMED BİN HÜSEYİN AYDERÜSİ
AHMED BİN HÜSEYİN AYDERÛSÎ;
Arabistan Yarımadasının Hadramût bölgesinde yetişen velîlerden. İsmi Ahmed bin Hüseyin
bin Abdullah'tır. Ayderûsî nisbesiyle meşhûr olmuştur. Doğum târihi bilinmemektedir.
Terîm'de doğdu. 1560 (H.968) senesinde Terîm'de vefât etti. Kabri Zenbil kabristanındadır.
Asîl, temiz ve âlim bir âileye mensûb olan Ahmed bin Hüseyin Ayderûsî küçük yaşta ilim
öğrenmeye başladı. Kur'ân-ı kerîmi ezberledi. Babasının ve amcası Şeyh bin Abdullah'ın
sohbetlerinde bulunup istifâde etti. Allâme Muhammed bin Ömer Bahrâk ve Seyyid Ömer bin
Abdullah Bâşibân, İmâmü'l-Ârifîn Muhammed bin Alevî ve İmâm-ı Ahmed, Fakih Ömer bin
Abdullah Mahreme gibi âlimlerden ilim öğrendi. Fıkıh, hadîs, tasavvuf ilimlerinde yüksek
derece sâhibi oldu. Pekçok âlim ve evliyâdan icâzet, diploma aldı ve hırka giydi. Yâni
insanlara İslâm dîninin emir ve yasaklarını anlatarak onların dünyâ ve âhiret seâdetine
kavuşmaları husûsunda gayret etti. Evliyâullahın büyüklerinden pekçok kimse onun
büyüklüğünü tasdik etti. Tasavvuf yolunda ders aldığı hocaları ona talebe yetiştirmek ve
insanlara hak yolu anlatmak husûsunda hilâfet verdiler. Pekçok kimse onun ilim ve sohbet
meclislerine gelerek istifâde etti. Yaptığı vâz ve nasîhatleriyle, insanların dünyâda ve âhirette
kurtulmalarına vesîle oldu. Birçok risâle ve kitaplar yazdı. Talebelerinin çok faydalandığı
Kitâbü'l-İrşâd bu eserlerdendir. Babasının hayâtını ve babasının hocalarının hal tercümelerini
anlatan Kitâb fî Ahbâri Vâlidihî adlı eseri yazdı.
Ahmed bin Hüseyin bin Abdullah el-Ayderûsî ilim ve fazîlet yönüyle yüksek derece ve güzel
ahlâk sâhibiydi. Devlet adamları kendisine çok iltifât ederlerdi. Mal ve mevkıini
müslümanların hizmetine vermişti. İlmiyle amel eden âlimlere çok ikrâm ve ihsânlarda
bulunurdu. Fakir, yetim ve kimsesizlere elinde olanları tasadduk edip verirdi. Talebelerini
yetiştirmek ve terbiye etmek husûsunda özel ihtisâs sâhibiydi. Onları tatlı dil ve güler yüzle
terbiye ederdi.
Şeyh Sâlih Ömer binZeyd şöyle nakl eder: "Memleketimden, kendime saâdet yolunu
gösterecek bir rehber aramak üzere çıktım. Terîm'e vardığım zaman beni Şeyh Ahmed bin
Hüseyin Ayderûsî'ye götürdüler. O zâtın hizmetinde bulundum, bir müddet sohbetinde kalıp
istifâde ettim. Beni kendine o derece bağladığından başkasına gidecek hâlim kalmadı. Hocam
devamlı zikir ile meşgûl olur. Bâzan zikrin verdiği hal sebebiyle kendinden geçerdi.
Çoğu kere "Allah." dediği zaman elindeki tesbih tanelerinden her biri dört parçaya bölünürdü.
O parçalardan birisi bir kimseye isâbet ederse ona elem verirdi. Huzûrunda bulunanlar kırılan
parçaları toplarlar, yaraların tedâvîsi için kullanırlardı.
Ahmed bin Hüseyin bin Abdullah Ayderûsî'nin pek çok kerâmeti meşhûr olmuştu.
SeyyidAhmed bin Şeyhu'l-Ayderûs babasını ziyâret için Hindistan yolculuğuna çıkacağı
sırada Ahmed bin HüseyinAyderûsî'ye vedâ için gelince, söz arasında kızı Fâtıma'nın ismi
geçti. Ahmed bin Hüseyin Ayderûsî ona; "Bu senin zevcendir." buyurdu. Halbuki Fâtıma
Hâtun bir başkasıyla evliydi. Ahmed bin Şeyh Ayderûs Hindistan'a gidip babasını ziyâret etti
ve Terîm'e döndü. Kocası vefât etmiş olan Fâtıma Hâtunla evlendi. Böylece Ahmed bin
HüseyinAyderûsî'nin kerâmeti ortaya çıktı.
Sâlih ve velî bir zât olan Ahmed bin Abdülkavî, hacca gitmediği halde Ahmed bin
HüseyinAyderûsî'yi Arafat'ta vakfeye durmuş, Beytullah'ı tavâf ve Safâ ile Merve arasında
sa'y eder görmüştü.
Talebelerinden Sa'îd bin Sâlim bin Şevvaf hocasına; "Benim ölümümün memleketimde
olmasını temennî ediyorum." dedi. Ahmed bin HüseyinAyderûsî talebesine buyurdu ki: "Sen
Mişkâs adı verilen mahaldeki Verdetü Mesic'de vefât edeceksin." O talebesi denilen yerde
vefât etti.
Ahmed bin Hüseyin bin Abdullah el-Ayderûsî çok ibâdet ederdi.Birisinin hasta olduğunu
işitince hemen ziyâretine giderdi. Kendisinden bir şey istemeye gelenin ihtiyacını derhâl
karşılardı. Dedesi Şeyh Abdullah Ayderûsî'yi sık sık ziyâret eder, onun huzûrunda ve
hizmetinde çok kalırdı. İnsanlara güzel muâmelede bulunur, yaptığı her işte Allahü teâlânın
rızâsını kazanmaya çalışırdı. Tasavvuf yolunda yüksek derece sâhibi olup, keşf ve kerâmet
sâhibiydi.
Bu üstün hâlleri ömrünün sonuna kadar devâm etti. 1560 (H.968) senesinde Cemâziyel evvel
ayının yedinci gününde Terîm'de vefât etti. Zenbil kabristanında defn edildi.
1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.329
2) Nûr-us-Safîr; s.244
3) Meşre-ur-Revî; c.2, s.57
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder