Bağış Yap
13 Haziran 2013 Perşembe
AHMED KUSEYRÎ
AHMED KUSEYRÎ;
Evliyânın meşhûrlarından. İsmi Ahmed bin Abdurrahmân Kuseyrî'dir. Doğum târihi
bilinmemektedir. 1549 (H.956) senesinde Hatay'da vefât etti. Türbesi Şenköy'de ziyâret
mahallidir. Aynı âileden on yedi zâtın kabri de bu türbededir. Aslen Suriye Selçuklularından
olup, soyu Eshâb-ı kirâmdan Peygamber efendimizin amcası hazret-iAbbâs'a dayandığı
rivâyet edilmiştir. Babası Şeyh Abdurrahmân 1464 senesinde Hatay'a yerleşmiş, Ahmed
Kuseyrî burada doğmuştur. İlim ehli, tasavvuf erbâbı ve insanlara rehberlik eden bir âileye
mensuptur. Dedesi Şeyh Süleymân ve babası Şeyh Abdurrahmân, Şâfiî mezhebinden ve
Halvetî tarîkatındandılar. Tekkeleri Yayladağı'nı Lazkiye'ye bağlayan eski kara yolu
üzerindeki Hırbe çiftliğindeydi. Hanyolu köyünde Şeyh Dâvûd ve Hatay'da Şeyh Ali adında
iki amcası vardı. Her ikisi de âlim ve fâzıl kimselerdi.
Ahmed Kuseyrî ilk temel din bilgilerini ve Kur'ân-ı kerîm okumayı babasından öğrendi. Daha
sonra amcası Şeyh Dâvûd'dan Arabî, akâid, fıkıh ve tefsîr okudu. Bu tahsîli sırasında büyük
İslâm âlimlerinden İmâm-ı Gazâlî ve Muhyiddîn Arabî hazretlerinin eserlerini okudu. Diğer
amcası Şeyh Ali'den de ders alıp genç yaşta tasavvuf ilminde ve hâllerinde yetişti. Babası
1520 senesinde talebeleri huzûrunda ona Halvetî tarîkatından icâzet verip, hırkasını giydirdi.
Bu icâzetin verilmesinden beş sene sonra babası vefât etti. İrşâd, rehberlik vazîfesini devâm
ettirdi. Sohbetlerine ve derslerine pekçok kimse gelip istifâde ederdi. Halep'te Zekeriyyâ
aleyhisselâm Câmiinde verdiği vâzlar ve hutbeleri büyük bir alâka ile dinlenirdi. 1545
senesinde Halep'te Ferhat Paşa ile görüştü. Ferhat Paşa onun ilimde ve yaşayışta üstünlüğünü
görerek hürmet ve ikramda bulundu. Kendisine Osmanlı Devleti adına bir ferman takdim edip
müsellimlik verdi. Halep'ten tekrar Şeyh köyüne dönüp, Hatay'da Ehl-i sünnet îtikâdını yayıp
zararlı akımların ve kötü alışkanlıkların kaldırılması için büyük mücâdeleler verdi ve üstün
hizmetler yaptı.
Kânûnî Sultan Süleymân Han onu İstanbul'a dâvet etti. İstanbul'a gidip pâdişâhın meşhûr
dîvân sohbetlerinde bulundu. Pâdişâh hürmet ve ikrâm gösterdi. Rütbeler ve nişanlar verdi.
Osmanlı Devleti adına yaşadığı Hatay bölgesinin en yetkililerinden ve özellikle Kuseyr
mıntıkasının efendisi oldu. Kendisine zeâmet olarak, şimdiki Fenk köyü, Harbiye'deki Kızlar
değirmeni ve çiftlikler verildi.Dergâhı gariblerin, yolcuların, fakir ve misafirlerin sığındığı bir
yerdi. Talebelerine son derece şefkatli davranırdı. Osmanlı Devletine sadâkatı ve hizmeti ile
çok takdir toplamıştır. Türbesinde bir Osmanlı sancağı, sorguç ve tuğ târihî bir hâtıra olarak
durmaktadır.
Ahmed Kuseyrî tahsîli sırasında bir gün ders bitince köyüne gitmek istedi. Ancak hava da
sisli ve yağışlıydı. Bu yüzden amcası gitmesine râzı olmadı. Fakat o gitmekte ısrar edince,
geçeceği Kuseyr Dağlarında yırtıcı hayvanlar bulunduğundan dikkatli olması için onu uyardı.
Ahmed Kuseyrî yola çıktıktan sonra amcası, içi bir türlü rahat etmediğinden peşine düşüp
uzaktan gizlice onu tâkib etti. Bir ara ağaçlık bir vâdide onu gözden kaybetti. Sonra baktı ki
bir kurdun sırtına binmiş neşeyle köyüne doğru yol almakta. Hayretle bakakaldı. O vâdinin
ismi Kurdderesi olarak kalmıştır. Amcası onun bu hâlini Ahmed Kuseyrî'nin babası Şeyh
Abdurrahmân'a anlatıp; "Ona öğretecek ilmim kalmadı, başka bir hocaya gitsin." diyerek
onun üstünlüğünü, daha küçük yaşta kemâle erip, kerâmet sahibi olduğunu ifâde etti.
Babası onu Hatay'a diğer amcası Şeyh Ali'nin derslerine gönderdi. Diğer talebelerle birlikte
bir müddet ders aldı. İmtihanlar sırasında ise çevrede gezmeye, kuş avlamaya çıktı.
Medresedeki talebeler isimlerini okudukça sırayla imtihana giriyorlardı. Bu sırada Ahmed
Kuseyrî medreseden çok uzak yerlerde idi. Sırası gelip ismi okununca bir anda medreseye
geldi. Hocaları onun bu kerâmetini görerek çok şaşırdılar. Sorulan sorulara doğru ve en kısa
cevabı vererek hep başarı ile geçti.
Kânûnî Sultan Süleymân onu İstanbul'a dâvet edince, hizmetçisi ile yola çıktı. Hizmetçisine;
"Sen benden önce git, konaklayacağımız hanlarda yer ayırt, ben yetişirim." dedi. Hizmetçi yol
boyunca önce gidip hangi hana vardıysa, Ahmed Kuseyrî hazretlerini orada buluyordu.
Hizmetçi onu yürürken görmediğini, kerâmetiyle uzun mesâfeleri kısa zamanda katettiğini
anlatmıştır.
Ahmed Kuseyrî hazretleri Hatay'da pekçok talebe yetiştirmiş, insanların İslâmiyeti
öğrenmelerine, İslâm ahlâkının yayılmasına hizmet etmiştir. Ayrıca yollar, medreseler,
mescidler ve çeşmeler yaptırmıştır. Altınözü civârındaki Kuseyr Çayı üzerinde hâlen faâl
hâlde olan köprü onun yaptırdığı bir hayır eseridir.
<$'1&#$%&132)1+$3&6"%
Bir gün dilenci kılığında birisi tarafından Ahmed Kuseyrî'nin evinin kapısı çalınır. Kim
olduğu sorulunca, Ahmed Kuseyrî'yi görmek istediğini söyler. Evde olmadığı bildirilince;
"Size bir emânetim var." diyerek bir dağarcık, bir torba ve küçük bir çıkını bırakıp almalarını
söyleyerek ayrılıp gider. Giderken de; "Sonra uğrarım." der. Ahmed Kuseyrî hazretleri geç
vakit eve gelir. Hanımı da kapıya gelen ziyâretçiden ve bıraktıklarından bahsetmeyi unutur.
Gece yarısı mutfaktan sesler işiterek gidip bakarlar. Bırakılan küçük kaptan kazanlar
dolduracak kadar bal taşıyor. Torbadaki bir avuç darı çuvallar dolduracak kadar artıyor.
Çıkından ise çil çil altınlar taşıp yerlere dökülüyor. Ahmed Kuseyrî; "Nedir bu hâller?" diye
sorunca hanımı şaşkın ve hayretler içinde; "Bilmiyorum." der; "Bugün bize gelen oldu mu?"
diye sorar. Hanımı hatırlayıp; "Evet bir ihtiyar geldi. Sizi sordu. Sonra uğrarım diyerek
bunları bıraktı. Bereketlenip taşan bu şeyler ona âittir." dedi. Ahmed Kuseyrî hazretleri bir an
düşünüp; "Bu gelen Hızır aleyhisselâm mıydı yoksa?" deyince, bırakılan kaplardaki artmalar
ve taşmalar durdu. Böylece Hızır aleyhisselâmın bereketine kavuştular.
1) Hatay Evliyâları; s.45
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder