Bağış Yap
23 Haziran 2013 Pazar
AHMED SAYYAD
AHMED SAYYAD
Evliyânın büyüklerinden. İsmi Ahmed bin Ebü'l-Hayr es-Sayyâd, künyesi Ebü'l-Abbâs'dır.
Sayyâd lakabıyla anıldı. Yemen'de doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. Çok kerâmetleri
görüldü. 1183 (H.579) senesinde, vefât etti. Zebîd şehrinde Bâb-ı Sihâm kabristânlığına
defnedildi. Kabri ziyâret mahalli olup, üzerine büyük bir türbe binâ edilmiştir. Kabrini ziyâret
edenler istifâde etmekte, hastalar şifâ bulmaktadır.
Ahmed Sayyâd, gençliğinde herkes gibi gününü gün ederdi. Yirmi yaşlarında iken; bir gece
rüyasında birisi geldi ve; "Ey Sayyâd kalk namaz kıl." dedi. Fakat o, abdestin nasıl alınıp,
namazın nasıl kılınacağını bilmiyordu. Hemen kalktı ve sorarak abdestin alınışını, namazın
kılınışını öğrendi ve ibâdete başladı.
Bir defâsında kendisinden halinin değişmesine sebeb olan hâdise soruldu. Buyurdu ki: "Bir
gece uyurken rüyâda bir kişi geldi ve "Ey Sayyâd kalk!" dedi. Ben de kalktım. Ne göreyim bir
şahıs karşımda duruyor. "Beni tâkib et." deyip, beni Zebîd şehri câmisine götürdü. Orada
saflar hâlinde durmuş namaz kılan insanlar vardı. Hepsi bembeyaz elbiseler giymişlerdi.
Herbirinin alınları, gözleri kamaştıran şekilde parlıyordu. O kişi bana; "Haydi abdest al,
onlarla berâber namaz kıl." deyince; abdest alıp, birlikte namaz kıldım. İbâdetimiz tan
ağarıncaya kadar sürdü. Sonra hepsi kayboldu. Nereye gittiklerini bilmiyorum. Uzun bir süre
o câmide kalıp ibâdet ettim. Bu arada, o kişi bâzan bana yiyecek, içecek ve tatlılar getirir;
"Buyur ye!" derdi. Ben de; "Bir şey istemem." deyince kaybolurdu. Evime, çoluk çocuğumun
yanına geldiğimde, evdekiler; "Bunları birisi getirdi." derlerdi.
Ahmed Sayyâd, tasavvuf yolunun edeb ve bilgilerini Fakîh İbrâhim el-Feşelî'den öğrenip
kemâle geldi, olgunlaştı. Kerâmetleri görüldü. Çok ibâdet eder, uzun süre secdede kalırdı.
Ahmed Sayyâd hazretleri bir gün kabristânda uyuduğu bir zamanda, kuvvetli bir ses ile
uyandı. Aklı başından gitti. Bir süre kimseyi tanımadı. Onun çeşit çeşit halleri vardı. Bâzan
alnını secdeye koyar, saatlerce böyle kalırdı. Bir zamanlar gözlerinden birine perde inmişti.
Bâzıları bunun sebebini sorup güldüler. Ahmed Sayyâd hazretleri, eliyle perdelenen gözünü
mesh etti. O esnâda eskisinden daha iyi görmeye başladı. Oradakiler, özür dileyerek tövbe
ettiler.
Şeyh İbrâhim bin Beşşâr, Ebü'l-Abbâs Ahmed bin Ebü'l-Hayr hazretlerinin önde gelen
talebelerinden olup, onun kerâmetlerini üstün hâllerini nakletmiştir.
Sevenlerinden biri anlatır: "Bir gün kalabalık bir cemâat olarak "El-Fâze" mescidine gittik.
Ahmed Sayyâd hazretleri de orada idi. Yanında bir genç vardı. Ona; "Bu sizin talebeniz
midir?" diye sorunca, bize cevap vermedi. O zaman gence; "Bu zât sizin hocanız mıdır?" diye
sorduk. Genç; "Evet." dedi. Biz de; "Ey Ahmed Sayyâd! Bu genç size talebe oldu." dedik. O
zaman; "Evet, talebemdir." buyurdu. Biz de; "Eğer bu sizin talebeniz ise, ona emredin denizin
üzerinde yürüyüp, o dağdan bir taş getirsin." dedik. Sonra deniz kenarına gitti ve gence
hitâben; "Yavrum, su üzerinde yüreyerek git ve dediklerimi getir." buyurdu. Genç, yerde gider
gibi denizin üzerinde gitti ve istediğimizi getirdi. Cemâat olarak böyle bir istekte
bulunduğumuz için çok pişman olduk ve özür diledik. O da, bizim özrümüzü kabûl buyurdu
ve bize duâ etti."
Ahmed Sayyâd hazretleri, bir gün kalabalık bir toplulukta sohbet ediyordu. İçlerinden biri
şöyle düşündü: "Bâzı evliyâ çok kerâmet gösteriyor. Bu zâtın kerâmetini göremiyoruz. Bir
çok evliyâ, uçarak hacca gidiyor, arslanlar onlara hizmet ediyor. Bunda böyle hâllerin
görünmemesinin sebebi nedir ki?" Ahmed Sayyâd hazretleri; "Kerâmet göstermek şart
değildir. İstesek Allahü teâlâ bize de birçok kerâmetler ihsân eder. Fakat biz böyle kalmayı
istiyoruz." buyurdular.
Ahmed Sayyâd hazretlerine birçok hasta getirilir, duâ etmesi istenirdi. Duâ ettiği kimseler,
Allahü teâlânın izniyle iyileşip giderlerdi.
İbrâhim bin Beşşâr anlatır: "Bir gün cemâat hâlinde Ahmed Sayyâd hazretlerinin huzûrunda
idik. İçeriye, Kâdı Ebû Bekr bin Ebî Ikâme girdi. Ahmed Sayyâd hazretleriyle bir süre sohbet
etti. Sonra kalkıp cemâate, "Beni biraz dinleyiniz. Size bâzı şeyler söyliyeceğim. Ahmed
Sayyâd hazretleri, bir gün benim içinde bulunduğum bir topluluğun yanına geldi. O esnâda
herkes ayağa kalktı. Ben de orada olanlara uyarak ayağa kalktım. Sonradan cemâate; "Niçin
ayağa kalkıyorsunuz? O âlim değil. Ümmî birisidir." dedim. Oradakiler, bana onun
büyüklüğü hakkında bâzı şeyler anlattılar. Ben de; "Ona İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin
kitabından bir şey sorulsa bilemez." dedim. Bir saat sonra Ahmed Sayyâd hazretleri geri
döndü. Herkes yine ayağa kalktı. Ben de onlara uyup kalktım. Bana dönüp buyurdu ki: "Kâdı
efendi, bâzı kimseler benim hakkımda, bu zât için niçin ayağa kalkıyorsunuz. O âlim değil,
ümmî birisidir. Kendisine İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin el-Vasît, el-Basît kitaplarından bir şey
sorulsa anlayamaz bile diyorlar. Şimdi o meseleler, şöyle şöyle şöyledir." diyerek sonuna
kadar îzâh buyurdu. Sonra kendisinden özür dileyerek tövbe ettim. "Ey cemâat işte bu zâtın
kıymetini bilelim." dedi.
1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.294
2) Tabakât-ül-Havvâs Ehl-üs-Sıdk vel-İhlâs (Ebü'l- Abbas Şercî, Zebîdî); s.17
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder