Bağış Yap

Amount :
Other : USD

25 Mayıs 2014 Pazar

Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname 31.Bölüm

Marifetnâme 31.Bölüm

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Azanın fayda, mahiyet ve keyfiyetlerini, isim ve kuvvetlerini, doğuş ve özelliklerini dört madde ile ayrıntılı olarak açıklar.

Birinci Madde

Azaların mahiyet ve keyfiyetini bildirir.

Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki: Dört esasın birinci mizacından doğan bedenin karışık cisimleri olduğu gibi, dört karışımın dahi birinci mizacından doğan beden azalarının cisimleri olmuştur. Bazı aza tek ve bazısı bileşik suret bulmuştur. Tek uzuv odur ki, hangi his olunan cüzünü alsan, sayı ve cisimde cüzü bütününe ortak olur. Kemik, et ve sinir gibi. Bunlara, cüzleri benzeşen azalar denir.

Bileşik uzuv odur ki, hangi cüzünü alsan, ne sayıda, ne isimde bütününe ortak olmaya. Yüz, el ve ayak gibi. Zira ki, yüzün bir cüzü, yüz değildir. Bunlara: Alet uzuvlar derler. Zira ki hareket ve işlerde tamamen nefsin âletleri olmuşlardır. Cüzleri benzeşen azanın birincisi kemiktir. Sert

yaratılmıştır. Zira ki kemik, bedenin esası, uzuvların hareketinin direği bulunmuştur. Sonra kıkırdaktır ki, yumuşaktır. Katlanabilir. O, kemikten daha yumuşak, sair uzuvlardan daha sert kılınmıştır. Bunun yararı; yumuşak uzuvlara kemiklerin bağlantısı bununla gökçek olmaktadır. Ta ki yumuşak ile sertin vasıtası olup; vurma ve düşme zamanlarında her uzuvdan, yumuşak olan uzuv incinmeye. Sonra sinirlerdir ki, dimağdan ve omurilikten bitmişlerdir. Katlanmakta esnek, gerilmekte sert olan beyaz cisimlerdir. His ve hareket için olan aza, bütünüyle sinirlerle tamamlanır. Sonra kirişlerdir ki, adalelerin çevresinde bitmiş, sinirlere benzer cisimlerdir. Hareketli uzuvlara tam bağlıdır. Kâh adalelerin sıkılması ile kirişler dahi çekilmiş olup; hareketli uzuvları çeker. Kâh adalenin yayılmasıyla ve kendi yerine dönmesiyle kirişler rahatlayıp, uzuvları durumu üzere yayarlar. Sonra kemik başlarındaki iplikçiklerdir ki, kemiklerden bitmiş, sinirlere benzeyen cisimlerdir. Bunların adalelere uzananlarına, mutlak bağ derler. Kemiklerin mafsallarını ve sair uzuvları bağlayanlara ökçe bağı derler. Bu adı geçen bağların hiçbirin hissi yoktur. Ta ki kendilerine lazım gelen hareket fazlalığıyla diğer işlerde incinmeyeler. Bunların faydası, uzuvları birbirine bağlamaktır. Sora atar damarlardır ki,yürekten çıkarlar. Uzun ve içleri boştur ki; uzunları sinirlere, cevherleri bağlara benzerler. Bunların öyle açılıp kapanan hareketleri vardır ki, sükûnet ile ayrılmıştır. Bunlar can damarlarıdır. Faydaları budur ki, bunlar, yürekten duman buharını saçmakla,ona rahat verip, ruhu bedenin uzuvlarına tevzi için halk olunmuştur. Sonra toplar damarlardır ki, toplar damarlara benzer cisimlerdir. Karaciğerden bitmişlerdir. Hepsi de sakindir. Bunlar kan damarlarıdır. Faydaları budur ki, bunlar karaciğerden kanı, bedene tevzi için yaratılmıştır. Sonra zarlar (perdeler)dir ki, ince ve hisleri olmayan latif sinirlerden dokunmuş cisimlerdir. Sair cisimlerin yüzeylerini örterler. Nice faydaları vardır ki: Biri, bütün uzuvları yapı ve şekilleri

üzere korurlar. Biri dahi kendi lifine bitişik olan sinir ve bağlar

vasıtasıyla uzuvları birbirine bağlarlar. Böbrekleri sulbe bağladıkları gibi. Bir faydası dahi akciğer, karaciğer, böbrek, dalak benzeri hissî olmayan uzuvların cevherlerinde, bu zarların kendilerine değen bizzat hassas olup, lifli olan cisimlerine değeni ârizî olarak hissedici olmalarıdır. Sonra ettir ki, bedende olan bütün bu azanın aralarındaki boşlukları doldurur.

Alet olan uzuvlar, bunlardan bileşen uzuvlardır ki, inşallah bundan sonra onlar dahi açıklanır.

İkinci Madde

Uzuvların isimlerini ve kuvvetlerini bildirir.


 Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki: bedende olan azadan her bir uzvun kendi nefsinde tabii bir kuvveti vardır ki, o uzvun beslenmesi işi, ancak o kuvvetle olur. O kuvvet gıdayı, çeker, tutar ve ondan fazlayı dışarı atar. Uzuvların hepsinden kuvvetli olan, dimağ ve karaciğerdir. Zira ki bu ikisi yürekten hayati kuvvet, tabiî hararet ve ruhu kabul edip, dimağ bütün hislerin başlangıcı olup; karaciğer, bedenin bütün uzuvlarının besleyicisi olmuştur. Yürekten gayri. Zira ki yürek, göğsün içinde sol meme altında karaciğer nevinden ve onun renginde fincan şeklinde şerefli ir uzuv ve latiftir ki, onun aşağı tarafında, alt yüzeyi ortasında gözbebeği, benzeri siyah bir nokta vardır ki, en latif azadır. ismi süveydadır. Ruhun kaynağı ve kuvvetlerinin toplamıdır. Hayvanî ruhun ve insanî nefsin birlikte bulunduğu yer ve Rabbanî ilhamların iniş yeri, Hüda'nın nazargâhıdır. Bütün uzuvlara hayat, hareket, idrak ve gıda verip, besleyendir. Bütün kuvvetlerin ve uzuvların hizmetçisi ve uşağıdır. O, bedenin emîridir. Şu halde bedenin bazı uzuvları reis, bazısı reis hizmetçisi ve bazısı ne reistir ne de hizmetçi.

Reis uzuvlar, o azadır ki; bedende olan ilk kuvvetlerin başlangıç yerleridir. Şahsın bekası ve nevin bekası onlara muhtaçtır. Şahsın bekası hasebiyle olan reis uzuvlar üçtür: Biri yürektir ki, hayat kuvvetinin başlangıcıdır. Biri dimağdır ki, his ve hareket kuvvetinin başlangıç yeridir. Biri dahi karaciğerdir ki beslenme kuvvetinin başlangıç yeridir. Nevin bekası hasebiyle reis ola uzuvlar, yine yukarıda sayılan bu üçüdür. Nevin bekasına mahsus olan dördüncü uzuv tenasüldür ki, onlar nesli koruyan meniyi doğurmak için kendilerine muhtaç olunandır. Erkek ve kadın organlarının tam yapısı olan mizacı ifade ederler.

Hizmetçi olan uzuvların bazısına hazırlayıcılık, bazısına yerine getiricilik gibi hususi hizmetler vardır. Hazırlayıcılık hizmeti reisin işinden önce, yerine getiricilik hizmeti reisin işinden sonradır. Yüreğin hazırlayıcılık hizmetini gören akciğer, yerine getiricilik hizmetini gören atar damarlar gibi. Dimağın hazırlayıcı hizmetçisi karaciğer ve sair ruh uzuvları ve gıda uzuvları gibidir. Yerine getirici hizmetçisi sinirler gibidir. Karaciğerin hazırlayıcı hizmetçisi mide gibidir. Yerine getirici hizmetçisi toplar damarla gibidir. Tenasül uzuvlarının hazırlayıcı hizmetçisi, onlardan önce meniyi doğuran aza gibidir. Yerine getirici hizmetçisi, erkeklerde zekerin deliği ve husyeler arasında olan damarlardır. Kadınlarda meniyi iten damarlardır. Rahimdir ki, meninin yararlanışı onda tamam olup, cenin oluşacak yerdir.
Üçüncü Madde

Ceninin azasını oluşumunu bildirir.

Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki: Cüzleri benzer olan beden uzuvlarının hepsi, iki meniden oluşur. Et ve yağ buna girmez. Zira ki bu ikisi, kandan oluşur. Şu halde et ve yağdan başka cüzleri benzer olan uzuvlar, peynir mayadan bağlandığı gibi, babanın menisinden bağlanır. Bütün bu uzuvlar peynir sütten oluştuğu gibi ananın menisinden oluşur. Nitekim mayanın ve sütün her biri, kendilerinden hâsıl olan peynirin bütün cevherlerinden birer cüzdür. Bunun gibi menin her birisi, rahimde olan ceninin bütün cevherlerinden birer cüzdür. Bundan sonra hamile kadının hayız kanı, rahimde oluşan ceninin göbeği yolundan gıdası olup, onunla büyüyüp gelişir. Pıhtılaşıp, öneki azası arasında olan boş yerleri doldurup, et ve yağ olur. Kanın fazlası, nifas vaktine kadar kalıp, ondan analık tabiatı dışarı atar. Doğumda sonra, çocuğun karaciğerinin oluşturduğu gıda kanı, göbekten aldığı kanın yerine gidip, göbeği kapayıp, o kandan oluşan et ve yağ, bu kandan oluşmaya başlar.

Et, kanın metininden oluşup, sıcaklık ve kurulukla bağlanır. Yağ, kanın sulu ve yağlısından oluşup, bağlanır. Onun için sıcaklıkla çözülür. İki meniden oluşan azanın birisi bedenden ayrılsa, bir daha o uzuv hakiki bir bitişmeyle yerine gelmez. Bir cüzü eksik olsa, onun karşılığında bir şey bitmez. Ancak çocukluk çağında, çocuğun dişi biter. Kandan oluşan uzuv, telef olmasından sonra yine tamam bitip, benzerine bağlanır. Et gibi.

Dördüncü Madde

Beden uzuvlarının faydalarını ve özelliklerini bildirir.

Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki: Hassas ve hareketli olan bütün uzuvların his ve hareketinin başlangıç yeri kâh bir sinir olur ve kâh farklı olup, her kuvvetin başlangıç yeri bir başka sinir olur. Zarlara sarılmış ola iç organların zarlarının kaynağı, göğüs ve karnın iki tarafında bulunan zarların birisindendir.

Göğüste olan zarlar; akciğer, atar ve toplar damarlar gibi azanın zarlarının kaynağı kaburga kemiğidir. Boşlukta olan aza ve damarların zarlarının kaynağı karın adalesindendir. Etten olan bütün aza, ya liflidir, adalede olan et gibi. Veya onda lif olmaz, karaciğer gibi. Bedenin hareketleri ise ancak lifi ile olur. Gerek iradî olsun, gerek tabiî olsun: İradî hareket, adale lifiyle olur. Tabiî hareket, et ve damar gibi. İradî hareketle tabiî hareketten bileşen hareket: Bu iki hareket uzunluk ve en bulunan bir yapıya mahsus lif olur.

Şu hale çekmek için uzlaşan, itmek için tersi ve tutmak için ikisi arası lif gereklidir. Azadan aort gibi bir tabakalı olan uzvun üç kısım lifi birbirine benzerdir. İki tabakalı olan uzvun dış tabakasında lif birbirine muhaliftir. İç tabakasında lif enlidir. İçinin iç yüzeyinde lif uzunlamasınadır. Ancak bir tarz üzere yaratılmıştır ki, çekme lifi ile itme birlikte olmayıp, belki çekme lifi ile tutma lifi birlikte olsunlar. Ancak bağırsaklarda değil. Zira ki, bağırsakların tutmaya şiddetle ihtiyacı yoktur. Her zaman çekmeye ve itmeye muhtaçtırlar.

Kendi cevherinden uzak olan cisimleri kuşatan sinirsel azaların bazısı bir tabakalı, bazısı iki tabakalı bulunmuştur. İki tabakalı yaratılanlarında nice faydalar vardır. Birinci fayda: İçlerinde olan cisimlerin hareketi kuvvetiyle yarılmaktan korumaktır. Can damarları gibi. İkinci fayda budur ki: İçlerinde bulunan saklı cisimler, ayrışma ve çıkmadan iki kat korunmuş olur. Can damarlarında olan ruh ve kan gibi. Üçüncü fayda budur ki: İtme ve çekmede, o uzuv kuvvetli harekete muhtaç olduğunda, itme âleti bir tabakasında, çekme âleti bir tabakasında başka bulunsunlar. mide ve bağırsaklar gibi. Dördüncü fayda budur ki: O uzvun sinirsel iç tabakasını korumak için, dış et tabakası hazım için ayrılmış olsun. Zira ki hazmeden, hazmedenle karşılaşmaksızın kuvvetiyle ulaşır olmak mümkündür.

Bazı uzuvların mizacı kana yakın olup, kan ona gıda olmak için birçok değişikliklerde tasarruf etmeğe muhtaç olmaz. Et gibi. Onun için ete ulaşan gıda, bir müddet kalıp sonra et gıdası olmak için onda boşluk ve karıncık yoktur. gıda, ete düştüğü saatte, ona meyledici olur. Bazı aza, kandan uzak mizaçlı olup, kan ona değişmekte çok değişime muhtaç olur; kemik gibi. Onun için gıdası, onda bir müddet kalacak ya bir boşluk vardır; ayak ve bilek kemiği gibi. Veya ayrı boşluklar vardır; alt çene kemiği gibi. Böyle olan aza, vaktinde gıdadan ihtiyaç üstü alır ve çeker. Ta ki yavaşlıkla kendi nefsine dönüştüre. Kuvvetli aza, kendi fazlalıklarını zayıf olan komşularına iter. Yürek iç organlara, dimağ kulak arkasına, karaciğer bunun iki yanına ittikleri gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder