Bağış Yap

Amount :
Other : USD

22 Nisan 2013 Pazartesi

ABDÜLAZÎZ BİN EBÛ REVVÂD


ABDÜLAZÎZ BİN EBÛ REVVÂD;
Meşhûr hadîs âlimlerinden. Doğum târihi bilinmemektedir. 775 (H.159) târihinde vefât etti.
Aslen Horasanlıdır. Sonra Mekke-i mükerremeye yerleşmiş, burada vefât etmiştir. Mugîre bin
Mühelleb bin Ebî Sufre'nin âzâdlısıdır. Babasının ismi Meymûn'dur.
Nâfî, İkrime(İbn-i Abbâs'ın âzâdlısı), Muhammed bin Ziyâd ve diğer âlimlerden (r.anhüm)
hadîs-i şerîf rivâyet etti. Ondan da oğlu Abdullah, Süfyân-ı Sevrî, Hüseyin el-Ca'fî, Ebû Âsım
en-Nebîl ve daha başka âlimler hadîs-i şerîf bildirmişlerdir. Buhârî onun rivâyet ettiği bir
hadîs-i şerîfi almıştır.
İbn-i Mübârek onun için şöyle demiştir:
"O çok ibâdet ederdi. Hadîs ilminde sözüne güvenilir bir zâttır."
Süfyân bin Uyeyne de şöyle anlatmıştır:
Mekke-i mükerremeye şiddetli yağmur yağıp, evler yıkılmıştı. Fakat Abdülazîz hazretleri bu
âfetten sağ sâlim kurtulmuştu. Allahü teâlânın bu ihsân ve lütfuna şükür olarak bir köleyi
âzâd etti.
Şakîk-i Belhî hazretleri anlattı:
Yirmi sene gözleri görmemişti. Onun için, bu kadar sene çoluk çocuğunu göremedi. Bir gün
oğlu kendi kendine düşünüp, bu duruma içerleyerek; "Babacığım! Senin gözlerinin
görmemesine çok üzülüyorum." deyince, Abdülazîz hazretleri; "Oğlum! Ben Allahü teâlâdan
gelene râzıyım." cevabını vermiştir.
Yine birisine şöyle buyurdu: "İslâmdan, Kur'ân-ı kerîmden ve saçının beyazlığından öğüt
almayan, nasîhat kabûl etmez."
Abdülazîz bin Ebû Revvâd buyurur ki:
Ölüm hastalığında, Mugire bin Hakî'nin yanına gittim. "Bana nasîhat et." dedim. "Bu yatak
için sâlih amel yap." dedi.
Abdülazîz bin Ebû Revvâd hazretlerine; "Nasıl sabahladın?" diye sorulunca, ağladı. "Niçin
ağladın?", dendi. Bunun üzerine; "Ölümü unutmuş, üstelik günahları da çok olan kimsenin
hâli nasıl olur. Ecel, süratle geliyor, ömür her gün eksiliyor. Akibetin Cennet mi, Cehennem
mi, ne olacağı bilinmiyor. Ya Cehennem olursa, hâlimiz ne olur?" buyurdu.
/"%"04()()&<5).
Abdülazîz Revvâd hazretleri başından geçen ibret verici bir hâdiseyi şöyle anlatmıştır:
Medîne-i münevverede idim. Bir gece Mescid-i Nebî'ye gidiyordum. Bir kadın telaşla
yaklaşıp; "Ey efendi! Eğer sevab kazanmak istiyorsan yardıma gel! Şurada bir hasta var
can çekişiyor, ölmek üzere. Yanındakiler hep kadın. Bir erkek yok ki, ona şehâdet
kelimesini telkin etsin, söyletsin!" dedi.
Hemen oraya gittim. Ölmek üzere olan adam, kelime-i şehâdeti söyletmek için ne kadar
uğraştıysam bir türlü söyleyemedi!
Birara gözlerini açıp; "Kaç defâdır bunu söyle diyorsun. Fakat ben söyleyemiyorum. Ben
bu kelime-i şehâdetten veİslâm dîninden yüzümü çevirmişim." dedi ve sonra öldü.
Adamın kim olduğunu ve hâlini araştırdım. "Bu adam devamlı şarap içerdi!" dediler. Kendi
kendime, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâmın; "Şarap içmeyi âdet eden,
vesene (puta) tapan gibidir." buyurması elbette doğrudur, dedim.
1) Hilyet-ül-Evliya; c.8, s.191
2) Tabakât-ül-Kübrâ; c.1, s.61, c.4, s.166,168
3) Tehzîb-ül-Esmâ ve'l-Luga; c.1, s.307
4) Þezerât-uz-Zeheb; c.1, s.246
5) Tehzîb-üt-Tehzîb; c.6, s.338
6) Ýslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.2, s.112

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder