Bağış Yap

Amount :
Other : USD

16 Nisan 2013 Salı

ABDURRAHMÂN MAĞRİBÎ


ABDURRAHMÂN MAĞRİBÎ;
Büyük velîlerden. İsmi Abdurrahmân bin Ahmed bin Muhammed bin Abdurrahmân bin
Ahmed el-İdrisî'dir. Hazret-i Hasan soyundan olup, şerîflerdendir. 1614 (H.1023) senesinde
Mağrib (Fas) beldelerinden Miknâset-üz-Zeytün denilen yerde doğdu. Zamânının teki ve
evliyânın seçilmişlerinden idi. 1674 (H.1085) senesi Zilkâde ayının on yedinci günü vefât etti.
Vasiyeti üzerine Bender'de Seyyid Sâlim dergâhına defnedildi.
Abdurrahmân Mağribî küçük yaşta ilim tahsîline başladı. Bulunduğu yerdeki âlimlerden
okudu. Evliyânın sohbetlerinde kemâle geldi, olgunlaştı. Kerâmetleri görüldü. İsmi her yere
yayıldı. Mısır, Şam, Anadolu da dahil pekçok yeri gezip dolaştı. Anadolu'ya gelişinde
âlimlere büyük önem veren Sultan dördüncü Murâd Han ile görüştü. 1633 senesinde hacca
gitti. Mekke-i mükerremede mücâvir olup orada bir müddet ikâmet etti.
Talebelerinden olan Şeyh Mustafa bin Fethullah anlatır:
Mekke-i mükerremede iken bir gün, Şeyh Hüseyin bin Muhammed ile birlikte Abdurrahmân
Mağribî'nin evine gittik. Tasavvuf ehli hakkında hiç bilgim yoktu. Huzûruna girince bana;
"Tasavvuf büyükleri hakkında ne dersin?" diye sordu. Ben de bilgim olmadığı için sükût
ettim. O zaman Abdurrahmân Mağribî; "İmâm-ı Gazâlî hazretleri üstün olup İhyâ'sı çok
kıymetlidir. Muhyiddîn Arabî'ye düşman olma. Tasavvuf ehlini sev, onların kitaplarını oku."
buyurdu. Sözleri kalbimde hemen yer etti. O andan îtibâren kalbim velîlerin sevgisi ile doldu
ve Allahü teâlâdan beni onlarla haşretmesini diledim. Abdurrahmân Mağribî; "Lâ ilâhe
illallah Muhammedün Resûlullah" kelime-i tayyibesini çok okumamı söyledi ve bana çok duâ
etti.
Abdurrahmân Mağribî birkaç sevdiği ile birlikte Yemen'e gitti. Yolda kerâmetleri görüldü.
Talebelerinden Seyyid Ömer bin Sâlim anlatır:
Abdurrahmân Mağribî, birkaç sevdiği yanında olduğu halde bir gemi ile Yemen'e
gidiyorlardı. Yolda fırtına çıktı ve deniz kabardı. Gemi nerede ise batacaktı. Berâberindekiler
ona; "Efendim içinde bulunduğumuz durumu görüyorsunuz. Duâ buyurun da bu tehlikeden
kurtulalım." dediler. O da; "Ey Deniz! Allahü teâlânın izni ile sâkin ol!" buyurdu. Hemen
fırtına dinip deniz sâkinleşti. O zaman da; "Rüzgâr olmadan gemi gitmez." dediler. O da;
"Allahü teâlâ rüzgâr gönderir." buyurdu. Sonra hoş bir rüzgâr esti. Gemi de selâmetle yerine
ulaştı.
Abdurrahmân Mağribî hazretleri Yemen'deki âlim ve velîlerle görüştü. Seyyid Abdurrahmân
bin Akîl, Yemen'de sohbet ettiği büyüklerden idi.
Mağribî hazretleri Yemen dönüşü Mekke-i mükerremede ders ve sohbet meclisi kurdu. İlim
ve edeb öğretti. Çok cömert idi. Verdiği ziyafetlere herkesi çağırırdı. Şöhreti her yere yayıldı.
Hindistan, Şam, Mısır ve başka yerlerden kendisine gönderilen hediyeleri fakirlere dağıtırdı.
Herkesten sevgi ve îtibâr görürdü. Borçlu bir kimse kendisine gelip yardım istediğinde,
elinden tutup, borcunu öderdi.
Mağribî'nin sohbeti çok tatlı idi. Bir kimse onun meclisinde bulunsa, ayrılmak istemezdi.
Herkese iyilik ederdi. Âlimleri çok sever, onlara izzet ve ikrâmlarda bulunurdu. Fakirlere çok
yardım ederdi. Hâliyle, sözleriyle insanları Allahü teâlânın dînine çağırırdı. Kış ve yaz giydiği
tek elbisesi vardı. Huzûruna gelenleri hayırlı işlere teşvik eder, Kur'ân-ı kerîm, Peygamber
efendimize salevât ve çok istigfâr okumalarını tenbih ederdi. Tasavvuf yolunu, bu yolun
büyüklerini, onların sözlerini ve hâllerini sevmeyi bildirirdi. Bilhassa Şeyh-ul-Ekber
Muhyiddîn-i Arabî'ye rahmetullahi aleyh çok hürmet ve tâzim eder ve ona saygıyı emrederdi.
Abdurrahmân Mağribî Bendermehâ şehrinde idi. Sevdiği iki kişi gelip, Hindistan'a gitmek
istediklerini söyleyerek duâ istediler. O da birisine; "Senin deniz yolculuğun çok meşakkatli
geçer. Netîcede selâmettesin." buyurdu. Aynen öyle oldu. Diğerine de; "Hindistan'da beni
görürsün fakat konuşman nasîb olmaz." buyurdu. O da Hindistan'ın saltanat şehri olan
Cihânâbâd'a geldi. Bir gün evinin önünde otururken, karşısında siyah bir elbise içinde
Abdurrahmân Mağribî'yi gördü. Dikkatlice bakınca hemen tanıdı. Oradakilere gösterip; "Bu
zât Abdurrahmân Mağribî'dir." dedi. Elini öpmek için ilerledi. Fakat hocasının kendisine
söylediği sözü hatırladı ve durakladı. Sonra da kendisini bir hal kaplayıp kendinden geçti.
Kendine geldiğinde hocasını bulamadı.
5E&",,"*>&+12,2)()&<16;$,$&!.,.:.%
Seyyid Ömer anlatır:
Abdurrahmân Mağribî, Şeyh Ahmed bin Alvân'ın kabrini ziyâret etmek istedi. O gece İbn-i Alvân,
rüyâda hizmetçisine; "Yarın şu şu vasıfta bir zât gelecek. Ona ziyâfet hazırla, hürmet ve hizmette
kusûr etme. Zîrâ o Allahü teâlânın sevgili kullarındandır." buyurdu. Hizmetçi sabahleyin hocasının
buyurduğu hazırlığı yaptı. Ziyâretçiyi beklemeye başladı. Fakat gelen olmadı. Merakla ve bulurum
ümîdiyle şehrin dışına çıktı. Kimseye de rastlamadı. Bir haber elde edemeden geri döndü. Üzgün
bir vaziyette hocasının türbesine gitti. Orada hocasının târif ettiği zâtı gördü. Hâlbuki türbenin
kapısı kilitli idi. Hemen yanına gidip, ellerinden öptü ve hocasının rüyâda kendisine verdiği vazîfeyi
anlattı. Abdurrahmân Mağribî'yi alıp evine götürdü. Ziyâfet verdi. İzzet ve ikrâmda bulundu.
1) Hulâsât-ül-Eser; c.2, s.346
2) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.66

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder