17- Ya’kûb-ı Çerhî
Yakub-i Çerhi hazretleri, evliyanın büyüklerinden. nsanların iman, ibadet ve ahlak
hususunda do ruyu ö renip, yapmalarını sa layan ve Allahü teâlânın rızasına kavu turmak
için rehberlik eden ve kendilerine “Silsile-i aliyye” denilen slam âlimlerinin on yedincisidir.
Derin âlim ve kamil bir veli idi.
Kendisi anlatır: “Buhara’nın âlimlerinden ilim tahsil edip icazet aldıktan sonra
memleketime dönmek üzere idim. çimde Behaeddin-i Buhari hazretlerinin yanına gitmek
arzusu hasıl oldu. Huzuruna varıp; “Beni hatırdan çıkarmayınız.” diye yalvardım. “Tam
gidece in sırada mı bana geliyorsun?” buyurdu. “Gönlüm i tiyakınızla dolu." dedim. “Bu
arzu ne sebepten geliyor?” dedi. “Büyük bir zatsınız ve herkesin makbulüsünüz.” dedim.
Bunun üzerine; “Bu sebep kâfi de il, daha makbul bir ey bulman lazımdır. Halkın beni
kabulü eytanî olabilir.” buyurdu. Bunun üzerine; “Sahih bir hadis-i erifte; “Allahü teâlâ
bir kulunu severse, onun sevgisini kullarının kalblerine dü ürür. nsanlar onu
severler.” buyurulmu tur.” deyince, tebessüm ederek “Biz azizanız” dedi. Bu sözü duyunca
kendimden geçer gibi oldum. Çünkü bu görü meden bir ay kadar önce, bir rüya görmü tüm.
Rüyamda bana; “Azizan’ın talebesi ol!” demi lerdi. Behaeddin-i Buhari hazretleri; “Biz
azizanız.” buyurunca rüyayı hatırladım. Tekrar; “Bana teveccüh ediniz, hatırınızdan
çıkarmayınız.” diye yalvardım. “Bir gün Azizan’dan (Ali Ramiteni'den) böyle bir istekte
bulunmu lar. O da, bir eyin hatırda kalması için bir vasıtaya ihtiyaç oldu unu söylemi ve
hatırlamaya vesile olacak bir ey istemi ler.” buyurdu. Bunu söyledikten sonra, bana
mübarek takkesini hediye ederek, “ u takkeyi al, onu her gördü ünde bizi hatırla ve yanında
bul.” buyurdu.
Yine kendisi anlatır: “Allahü teâlânın inayetiyle bu fakirde erenler yoluna girmek arzusu
do unca, Behaeddin-i Buhari hazretlerine kavu mak nasip oldu. Onun kerem ve iltifatları
beni saadete garketti. Gördüm ki, mür idim kamildir. Çe itli vakalar ve gaybî i aretlerden
sonra, Kur’an-ı kerimi açıp bir ayeti i aret tutmak istedim; “O peygamberler Allah’ın
hidayetine eri tirdi i kimselerdir, sen de onların gitti i yoldan yürü...” mealindeki ayet-i
kerime çıktı, ba lılı ım kat kat arttı.
Tereddüt içinde bulundu um günlerden idi. çimde öyle bir fırtına koptu ki, hemen
Behaeddin-i Buhari hazretlerinin huzuruna kavu mak için Kasr-ı Arifan’a gittim. Behaeddini
Buhari hazretlerinin evlerine yakla tı ım zaman; yola çıkmı , beni beklemekte oldu unu
gördüm. Beni yanına oturttu. Namaz kıldıktan sonra sohbete ba ladı. Buyurdu ki: “ lim iki
kısımdır. Biri kalb ilmi; bu ilim, en faydalı olan ilimdir. Bu ilmi nebîler ve resûller
ö retir. Di eri lisan ilmidir. Bu ilim de Allahü teâlânın insano luna hüccetidir. Batın
ilminden sana bir pay eri mesini ümit ederim.”
Buyurdu ki: “Sadakat ehliyle oturdu unuz zaman, dikkatli olun. Çünkü onlar, kalblere
girip himmetinize bakarlar. Biz, kendi kararımızla kimseyi kabul edemeyiz. Böyle memuruz.
Bakalım bu gece bize ne i aret buyurulur. E er seni kabul ederlerse, biz de kabul ederiz.”
buyurdu.
Ömrümde o gece kadar çetin ve zor bir gece geçirmedim. Saadet kapısının yüzüme
kapanmasından korktum. Sabah namazını hocamla beraber kıldım. Namazdan sonra; “Sana
müjdeler olsun, kabul i areti geldi. Biz insanları az kabul ederiz. Kabul etti imiz zaman da
geç kabul ederiz. Ta ki gelenlerin nasıl geldi i ve zamanının gelmi oldu u belli olsun.”
buyurdu. Halifesi Alaüddin-i Attar ile sohbet etmemizi emretti. Ben de onun yanına gittim
ve vefatına kadar sohbetlerinde kaldım. Onun halifesi olarak insanlara do ru yolu gösterdim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder