Bağış Yap
25 Nisan 2013 Perşembe
Silsile-i aliyye - 3- Kasım bin Muhammed
3- Kasım bin Muhammed
Kasım bin Muhammed hazretleri, tabiinin büyüklerinden ve Medine'de yeti en ve
kendilerine "fukaha-i seb'a" adı verilen yedi büyük âlimden biridir.
nsanları Hakka davet eden onlara do ru yolu gösterip, hakiki saadete kavu turan ve
kendilerine "silsile-i aliyye" denilen büyük âlim ve velilerin üçüncüsüdür.
Babası Muhammed, Hz. Ebu Bekir'in o ludur. mam-ı Zeynel- âbidin ile de teyze
çocuklarıdır.Babası ehid edilip küçük ya ta yetim kalınca, halası Hz. Ai e validemizin
yanında büyüdü. Eshab-ı kiramdan birço una yeti mi ve onlardan ilim ö renip ba ta halası
Hz. Ai e, Ebu Hüreyre, ibni Abbas ve ibni Ömer gibi me hur sahabilerden hadis-i erif
rivayetinde bulundu.
Tasavvuf ilminde mütehassıstı. Vera ve takvada e i ve benzeri yoktu.
Resulullah efendimiz, tasavvuf ilminin bu yüksek marifetlerinin hepsini, bu zatın dedesi
olan Hz. Ebu Bekr-i Sıddik'ın kalbine akıttı. O, ruh ilminde de bir mütehassıs oldu.
Hz. Ebu Bekr-i Sıddik da Resulullah'tan aldı ı bu feyizleri, Eshab-ı kiramdan Selman-ı
Farisi'nin kalbine akıttı. Ruhu yükselten ve onu besleyen bu marifetlere, Muhammed bin
Kasım da, Selman-ı Farisi'nin sohbetlerinde bulunarak yeti ip bir ruh mütehassısı olmu tu.
Silsile-i aliyye büyüklerinin dördüncüsü olan mam-ı Cafer-i Sadık da, Kasım bin
Muhammedin sohbetinden feyz aldı.
Hadis ve fıkıh ilminde zamanının en yükse iydi. limde ve takvada e ine
rastlanamayacak bir yüksekli e eri mi ti. Çok hadis-i erif nakletti. lmi herkes tarafından
takdir edilirdi. Ömer bin Abdülaziz'in; "E er birini yerime halife seçmem gerekseydi,
Kasım'ı seçerdim" buyurmu tur.
Dini meseleler hakkında çok hassas davranır, ancak açık olanları hakkında fetva verirdi.
Her sabah Mescid-i Nebi'ye gelir, iki rekat namaz kılar, sonra Resulullah'ın minberi ile kabri
arasına oturur, kendisine sorulan meselelere fetva verirdi. Mezheb imamlarımızdan Malik
bin Enes de onun hakkında: "Kasım, bu ümmetin, fakihlerindendi" buyurmu tu.
Kendisi anlatır:
"Bir gün halam Hz. Ai e'nin yanına vardım. Ona; "Anacı ım (Halacı ım), bana
Peygamber efendimizin kabri erifine götür!" dedim.
Bunun üzerine bana Hücre-i Saadeti açtı. Üç kabir gördüm. Pek yüksek olmadıkları gibi,
pek yerle beraber de de illerdi. Üzerlerine kızılca çakıl ta ları dökülmü tü Peygamber
efendimizin erefli kabri hepsinden ilerdeydi. Hz. Sıddik'ın ba ı, Fahr-i kâinat hazretlerinin
mübarek sırtı hizasında, Hz. Ömer'in ba ı da Resulullah efendimizin aya ı hizasındaydı."
Mekke ile Medine arasında Kudeyd denilen yerde 725 senesinde vefat etti. Vefatından
önce gözlerini kaybetti. Ölece ini anlayınca o luna dedi ki:
"Benim üzerimde bulunan u elbiselerim kefenim olsun" dedi.
O esnada üzerinde gömlek, pe tamal ve cüppe vardı.
O lu; "Babacı ım bunu iki katına çıkarsak olmaz mı?" diye sordu. O luna buyurdu ki:
"Dedem Ebu Bekir de böyle üç parça bir kefene sarılmı tı. Bizim için ölçü onlardır.
Bu kadarı kâfi, sonra dirilerin yeni giyeceklere ölülerden daha çok ihtiyacı var."
Güzel sözlerinden birisi öyledir:
Bizden önce ya ayan büyüklerimiz, ba a gelen musibetleri güzellikle kar ılamayı,
kendilerine verilen nimetleri de alçak gönüllülük ederek almayı severlerdi.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder