Bağış Yap
25 Nisan 2013 Perşembe
Silsile-i aliyye - 4- Cafer-i Sadık
4- Cafer-i Sadık
Câfer-i Sâdık hazretleri, Ehl-i beytten olup, on iki imâmın altıncısı, insanları Hakka
davet eden; do ru yolu göstererek, saadete kavu turan ve kendilerine "Silsile-i aliyye"
denilen büyük âlim ve velîlerin dördüncüsüdür. Babası Muhammed Bâkır, dedesinin dedesi
Hz. Ali’dir. O lu Musa Kâzım, on iki imamın yedincisidir.
lim ve fazîlette zamanının bir tanesi oldu. Din bilgilerinde oldu u gibi, zamanının bütün
fen ilimlerinde de söz sahibiydi. Yeti tirdi i talebeler, cebir ve kimya ilimlerinde çe itli
ke ifler yapmı lar, bu ilimlerin temel sistemati ini kurmu lardır. Fizik ve kimya ilimlerinin
konusunu te kil eden madde ve onlar üzerindeki bilgisi pek çoktu. Kimyanın babası sayılan
Cabir de, Câfer-i Sâdık'ın talebesidir.
mâm-ı Câfer'in en me hur talebesi, olan mâm-ı a'zâm, Câfer-i Sâdık'ın sohbetlerine
iki sene devâm ederek, o gizli ve açık mârifet kayna ından ilim ve evliyalık yolunda çok
faydalandı. mâm-ı a'zam, onun huzurunda kavu tu u yüksek mertebeleri anlatmak için; "O
iki sene olmasaydı, Numan helâk olmu tu." buyurmu tur.
Hakiki islam âlimleri, dinimizi, hiç de i tirmeden bugüne kadar ula tırmı tır. Bu
âlimlerden îman bilgilerini anlatanlara “Mütekellimîn", ibadetlerin nasıl olaca ını
bildirenlere, "Fukaha", kalb ile yapılacak ve sakınılacak eyleri ö reten ilme "Tasavvuf" ve
bu ilmin âlimlerine de "Mutasavvifîn" denildi. te mâm-ı Câfer hazretleri, bu üçüncü ilmi
anlattı.
Zamanın hükümdarı bir gece vezirine dedi ki: "Hemen git, mâm-ı Câfer'i buraya getir,
öldürmek istiyorum."Vezir, hükümdârı bundan vazgeçirmek için çok çalı tı ise de iknâ
edemedi. Mecburen ça ırmaya gitti. Hükümdar da cellatlara emir verdi. " mâm-ı Câfer içeri
girince, ben ba ımdan külahımı çıkarınca hemen ba ını vurun!" dedi. Bir müddet sonra,
mâm-ı Câfer-i Sâdık hazretleri içeri girdi. Hükümdar bunu görünce, derhal aya a kalktı.
Büyük bir tevazu ile onu kar ıladı. Koltu una oturttu, edeple kar ısına diz çöküp oturdu.
Cellatlar a ırıp kaldı. Hükümdar, Hz. imama ,"Efendim, benden iste iniz olursa emredin,
hemen yapayım." dedi. Hükümdara "O halde lütfen beni bir daha ça ırıp da ibadetten
alıkoyma." buyurup, gitmek üzere aya a kalktı. Hükümdar, izzet ve ikramla onu u urladı.
Gittikten sonra vücudunda bir titreme oldu, bayılıp dü tü. Kendine gelince, veziri sordu: "Bu
ne hâl?" Hükümdar; "O içeri girince, yanında bir aslan gördüm. Sanki bana "Onu incitirsen
seni parçalarım." diyordu. Ne yapaca ımı a ırdım." dedi. Buyurdu ki:
“ unlarla beraber bulunmaktan sakın:
1- Yalancıdan.
2- Cimriden.
3- Ahmaktan. Çünkü en çok i ine yarayaca ı zaman, seni bırakır.
4- Fâsıktan yani günah i lemekten utanmayandan!“
"Bir hata i ledi iniz zaman isti far edin, hatada ısrar helâk olmaya sebeptir. Bir
kimse geçim darlı ı çekiyorsa isti fara devam etsin." "Mihnete ükretmeyen, nîmete
ükretmez."
"Sadaka vererek rızkınızı ço altınız. Zekât vererek mallarınızı koruyunuz.
Tasarrufa riayet eden sıkıntı çekmez. Tedbirli, düzenli ya amak, geçimin yarısıdır.
nsanlarla iyi geçinmek, aklın yarısıdır. Musibet zamanında dizini döven, sevabından
mahrum olur. “
" u dört eyin azı da çoktur: Ate , dü man, fakirlik, hastalık."
" u üç ey Müslümana eref verir: Kendisine zulmedeni affetmek, bir ey
vermeyene iyilikte bulunmak ve kendisini aramayanı, arayıp sormak."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder