Bağış Yap
26 Nisan 2013 Cuma
Silsile-i aliyye - 10- Arif-i Rivegerî
10- Arif-i Rivegerî
Ârifi rivegeri hazretleri, insanlara do ru yolu gösteren silsile-i aliyye dinilen âlimler
zincirinin onuncusu. Buhârâ'ya 30 km uzaklıkta bulunan Riveger köyünde dünyaya geldi.
Küçük ya ta tahsile ba ladı. Zekâ ve kavrayı ının parlaklı ı sebebi ile hızla ilerledi. Bu
esnada ilim ve hikmet sâhibi, ibâdet artlarını harf harf yerine getiren, insanlara do ru yolu
göstermede zamanın kutbu Abdülhâlık Goncdüvanî hazretleri ile tanı tı ve bütün dünyası
de i ti. Daha ilk günde ebedî saadet tacının ba ına kondu unu hissetti. Derhal kendisine
ba landı, vefatına kadar hiç ayrılmadı.
Hocası ilk sohbetinde ona öyle dedi: "Hak yolcusu talebe, zamanının de erini gâyet
iyi bilmelidir. Üzerinden vakitler geçip giderken kendisinin ne halde oldu unu sezmeye
bakmalıdır. âyet geçen bir an içinde, huzurlu olduysa, bunu iyi bir hal bilmeli.
"Allahıma ükürler olsun" demelidir. E er gafletle geçip gitmi ise, hemen onu telafi
etme yoluna gitmeli, yüce Yaratana nefsani mazeretini bildirip ondan ba ı lanmasını
dilemeli, esta firullah demelidir..."
Ârif-i Rivegerî, hocası Abdülhâlık-ı Goncdüvânî hazretlerinin hayatlarında ona hizmet
etmekle me hur olup pek çok feyz ve bereketlere kavu tu. Yüksek üstadının vefâtından
sonra onun yerine Peygamber efendimizin ve Eshâbının yolunu insanlara ö retme i ine
memur oldu. Himmet, inâyet ve gayretlerini Allahü teâlâyı arayanlara sarf etti.
Pek ço unun hidâyete ve evliyâlık makamlarında yüksek derecelere kavu malarına
vesîle oldu. Zamanının bir tanesi idi. Herkese çok iyi ve yumu ak davranır, kimsenin kalbini
kırmazdı. Nefsinin istediklerini hiç bir zaman yapmaz, istemediklerini yapmak, ruhunu
yükseltmek için çok çalı ırdı. Haramlardan iddetle kaçar, hatta harama dü mek korkusu ile
mubahların fazlasını terk ederdi. Geceleri vaktini hep ibadetle geçirir, gündüzleri talebe
okutur, sünnet oldu u için; gündüz ö leden önce bir miktar uyurdu. Buna kaylule denir.
Peygamber efendimizin sünnetini çok iyi bilir, onun unutulmaması için çok gayret gösterirdi.
Sohbetlerine öyle ba lardı: "Allahü teâlâ hepimizi dünya ve ahiretin efendisi ve bütün
insanların her bakımdan en yükse i ve en iyisi olan Resulullaha tâbi olmak saadetiyle
ereflendirsin! Çünkü cenâb-ı Hak, Ona tâbi olmayı, Ona uymayı çok sever. Ona
uymanın ufak bir zerresi bütün dünya lezzetlerinden ve bütün ahiret nimetlerinden
daha üstündür. Hakiki üstünlük, O'nun sünnet-i seniyyesine tâbi olmaktır.”
Ârif-i Rivegerî hazretleri uzun bir ömür ya adı. Kabrini ziyaret edenler, onun feyiz ve
bereketlerine kavu maktadır. Onu vesile ederek Allahü teâlâya yapılan dualar kabul
olmaktadır.
Bir gün Abdülhâlık-ı Goncdüvânî'yi gördü,
Çar ıdan erzak almı , evine dönüyordu.
Bir hizmetim dokunsa diye dü ündü bir an,
Yükü ta ımak için, izin istedi ondan.
Hazret-i Abdülhâlık, onun bu teklifini,
Peki evlat diyerek, verdi elindekini.
Sonra yüzünü dönüp, bir nazar etti ona.
Adeta o yeniden gelmi oldu cihana
De i iverdi hemen, bir ba ka oldu hâli,
Çünkü kaplamı idi, onu a k-ı ilâhî.
Bir gün eski hocası, rastladı yine ona,
Hakaretler ederek, dedi. "Dön okuluna!"
Bu hoca, her nasılsa, eytana uymu idi,
Gerçi bu günahına pi manlık duymu idi.
Ârif-i Rivegerî, üstün firasetiyle,
Anlayıp, öyle dedi, ona kırık kalbiyle:
"Efendim, bu gariple, u ra aca ınıza,
Niçin bakmıyorsunuz, dünkü günahınıza."
Görünce talebenin böyle kerametini,
Anlamı tı bu hâlin, nereden geldi ini.
O da Abdülhâlık-ı Goncdüvanî'ye gitti,
Talebe oldu ona, yıllarca hizmet etti.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder