Bağış Yap

Amount :
Other : USD

26 Nisan 2013 Cuma

Silsile-i aliyye - 9- Abdulhalik-i Goncdüvanî


9- Abdulhalik-i Goncdüvanî
Abdülhâlık Goncdüvani hazretleri, insanları Hakka dâvet eden, onlara do ru yolu
gösterip, gerçek saadete kavu turan ve kendilerine “Silsile-i aliyye” denilen büyük âlim ve
velîlerin dokuzuncusudur. Babası Abdülcemîl Malatyalı idi. Hızır aleyhisselâm babasına,
"Ey Abdülcemîl! Senin bir erkek evlâdın olacak. smini Abdülhâlık koyarsın." buyurdu.
Abdülcemîl daha sonra Buhara'nın Goncdüvan kasabasına yerle ti. Çok geçmeden bir
erkek evlâdı oldu. smini Abdülhâlık koydu. Abdülhâlık, be ya ına geldi inde ilim
ö renmesi için Buhara'ya gönderildi. Büyük âlim Hâce Sadreddîn hazretlerinden Kur'ân-ı
kerîm ve tefsîrini ö renmeye ba ladı. Bir gün okuma esnâsında, "Rabbinize gizli duâ
ediniz!" meâlindeki âyet-i kerimeye gelince hocasına, "Bu gizliden murat nedir? E er zikir
ve duâ, â ikâr, sesli bir ekilde dil ile olursa riyâdan korkulur. E er kalb ile olursa,
damarlarda dola an eytan duyar. Ne yapayım?" diye arz etti. Hocası, Sadreddîn hazretleri,
bu ya taki bir çocu un böyle bir suâl sormasına hayret edip, "Bu mesele, kalb ilimlerinin bir
konusudur. n allah, sana bu ilimleri ö retebilecek bir üstada kavu ursun. Böylece bu
mü külün halledilmi olur." buyurdu. O da bu zatı beklemeye ba ladı. Bir gün Hızır
aleyhisselâm yanına geldi. Ona, Allahü teâlâyı gizli ve açık anma yollarını ö retip;
"Kalbinden Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Resûlullah kelime-i tayyibesini öyle söyle!"
diye tarif etti.
Yusuf-i Hemedani hazretleri Buhara'ya gelince, Abdülhâlık Goncdüvani onun hizmetine
girdi ve bu hizmette bir süre kaldı. Bunu öyle anlatır: 12 ya ında idim. Hızır aleyhisselâm
bana Yûsuf-ı Hemedanî’den ilim ö renmemi tavsiye etti. Onun Buhara'ya geldi ini i iterek
derhal yanına gittim. Ondan pekçok istifâdem oldu.
Ders anlatırken, bir genç içeri girdi. Az sonra söz isteyip, "Müminin firâsetinden
korkunuz. Çünkü o, Allah'ın nuru ile bakar." hadîs-i erifinin sırrı nedir diye sordu.
Gence heybetle bakıp, "Önce belindeki zünnarı kes ve müslüman ol" dedi. Genç, tela la;
"Ben müslümanım zünnarım yok." dedi. O zaman bir talebesine gencin hırkasını çıkarmasını
i aret etti. Talebe o gencin üzerindeki hırkasını çıkarınca, belindeki hırıstiyanlara ait zünnar
denilen ip ku ak görüldü. Genç, çok mahcup oldu. Üstada sevgi duymaya ba ladı. Böylece
evliyânın, Allahü teâlânın nûruyla baktı ının ne demek oldu unu çok iyi anladı. Kelime-i
ehâdet getirip müslüman olmakla ereflendi. Sonra Üstad, talebelerine, "Bu genç maddî
zünnarı kesti, biz de kalbdeki zünnarı keselim. O da, kibir ve gururdur." buyurdu..
Bir gün biri geldi. " Son nefeste iman ile gitmek için bize duâ edin!" dedi. Misafire,
"Farzları eda ettikten sonra duâ edenin duâsı kabul olur. Sen, farzları yaptıktan sonra duâ
ederken bizi hatırlarsan, biz de seni hatırlarız. Bu durum hem senin, hem de bizim için
duânın kabul olmasına vesile olur." buyurdu.
Safevîler Goncdüvan kalesini ablukaya alınca, kendilerine saldıran askerlerin ba ında
heybetli bir zatı elinde iki a ızlı kılıç ile hücuma geçti ini gördüler. Çok zayiat verip
kaçtılar. Üstadın vefâtından önce söyledi i a a ıdaki sözleri onun 332 yıl sonra ortaya çıkan
kerametiydi.
Dosta kutlu, dü mana ise bela olurum,
Sava ta demir gibi, barı ta sanki mumum,
Nur çe mesinin ba ı Goncdüvan menzilimiz
Harbde iki a ızlı kılıç ile vururum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder