Bağış Yap
26 Nisan 2013 Cuma
Silsile-i aliyye - 7- Ebu Alî Farmedi
7- Ebu Alî Farmedi
Ebu Ali Farmedi hazretleri, insanların iman, ibâdet ve ahlâk hususunda do ruyu ö renip
yapmaları ve Allahü teâlânın rızasına kavu maları için onlara rehberlik edip, buna
kavu turan ve kendilerine tasavvuf yolunda silsile-i aliyye denilen me hur velî ve bu
âlimlerin yedincisidir. Devrinin bir tanesi idi. Zâhirî din ilimlerini, Ebül-Kasım Ku eyrî’den
ve daha ba ka âlimlerden ö rendi. Nasihatleri pek tesirli idi. Nizâm-ül-mülk ve zamanın
devlet erkânı kendisine çok hürmet ederdi. Tasavvuf ilminin mütehassısı idi. mâm-ı Gazâlî,
ve Yûsuf-i Hemedânî hazretlerinin de hocası idi. Kendisi anlatır:
Gençli imde Ni abur'da ilim ö reniyordum. Bir gün eyh Ebu Saîd Ebülhayr
hazretlerinin Ni abur'a gelmekte oldu u haberini aldık. Kerametleri me hur idi. Ni abur
halkı, âlimler ve ileri gelenlerin hepsi onun büyüklü ünü biliyor ve saygı duyuyordu. Pek
çok kimse kar ılamaya çıktı. Ben de onu görmek istiyordum. Kendisini görür görmez ona ve
tasavvufa kar ı kalbimdeki sevgi pek fazlala tı. O gün sohbetini dikkatle dinledim. Devamlı
sohbetlerine katılmaya ba ladım. Bir gün onu görme arzum arttı. Fakat o gün sohbet için
belirlenen günlerden de ildi. Sabredeyim, dedim. Dayanamayıp dı arı çıktım. Etrafıma
bakındım. Ebu Saîd hazretleri bir çok kimse ile bir yere gidiyordu. Onları tâkip ettim. Bir
yere dâvete gidiyorlarmı . Dâvet edilen eve girdiler. Pe lerinden ben de girip bir kö eye
oturdum. Beni görmüyordu. eyhe bir hâl oldu, kendinden geçip üzerindeki abayı parçaladı.
Sonra abayı çıkarıp yere bıraktı. Mecliste bulunanlar yırtılmı abayı parçalara ayırıp
da ıtması için eyhin önüne bıraktılar. Bu parçalardan i lemeli bir kısım olan kolun yen
kısmını ayırıp; "Ebu Ali neredesin?" dedi. Ben kendi kendime beni tanımaz, bilmez, galiba
talebelerinden, adı Ebu Ali olan birini ça ırıyor diye cevap vermedim. kinci defa ça ırınca,
oradakiler bana; " eyhimiz seni ça ırıyor" dediler. Kalkıp huzuruna vardım. lemeli elbise
parçasını bana verip; "Sen bize bu elbise parçası gibi yakınsın" dedi.
Ebül-Kasım Ku eyrî'nin yanında kaldı ım sıra, bende meydana gelen halleri kendisine
anlatınca, "Evlâdım, ilim ö renmekle me gul ol" diyordu. 2-3 yıl daha ilim ö rendim. Bir
gün kalemimi mürekkep hokkasına batırıp çıkardım. Bembeyaz çıktı. Üç defa denedim, her
defasında mürekkep beyaz çıkıyordu. Bu hâli hocama anlattım. "Mademki kalem senin
elinden kaçıyor, sen de onu bırak" dedi. Ben de, medreseden ayrılıp, dergâha geçtim.
Bir gün bana bir hal oldu, kendimden geçtim. Bir mür ide, rehbere ihtiyacım var diye
dü ündüm. Ebül-Kasım Gürgani'nin ismini i itmi tim. Tus ehrine hareket ettim. Talebeleri
ile mescitte oturuyordu. Ben de önünde diz çöktüm. eyhin ba ı önüne e ikti. Ba ını
kaldırıp, "Gel Ebu Ali" buyurdu. Yanına oturup hallerimi anlattım. "Ba langıcın mübarek
olsun. Terbiye görürsen, yüksek derecelere kavu ursun." buyurdu. Kalbimdeki a k ve evk
ço almı tı. Bu arzumun çoklu u sebebiyle, Ebül-Hasan-ı Harkani hazretlerinin sohbetine
nihâyetsiz feyizlerine kavu tum.
Hocam Ebül-Kasım Ku eyri hamamda guslediyordu. Belki ihtiyacı olur diye kuyudan
bir kova su çıkarıp hamamın havuzuna bo alttım. O anda gerçekten bu suya ihtiyacı varmı .
Hamamdan çıkınca; "Ey Ebu Ali, Ebül-Kasım'ın 70 yılda elde etti i dereceyi, sen bir kova
su ile kazandın" buyurdu.
Bir yolculu umuz sırasında bir da a yakla ırken önümüze büyük bir yılan çıktı.
Hepimiz korkup kaçı tık. Ebû Saîd hazretleri de orada idi. Atından inip o koca yılana
yakla tı. Ben eyhin yanında idim. Yılan onun önünde ba ını yerlere sürerek saygı gösterdi.
eyh hazretleri yılana; "Zahmet ettin" dedi. Sonra yılan da a do ru uzakla ıp gitti. eyh dedi
ki: "Bu da da iken birkaç yıl bu yılanla aynı yerde bulunduk. Bizim buradan geçmekte
oldu umuzu anlayınca gelip dostlu unu tazeledi. Ahdin güzelli i imandandır. Güzel huylu
olana kar ı her ey güzel huylu olur. Hz. brahim de güzel huylu idi. Ate de ona güzel huylu
oldu. Onu yakmadı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder