Bağış Yap

Amount :
Other : USD

14 Mayıs 2013 Salı

ABDÜLMU'TÎ EFENDİ


ABDÜLMU'TÎ EFENDİ;
On beşinci asırda Mekke-i mükerremede yetişen evliyânın meşhurlarından. Aslen Kuzey
Afrikalı olup Kuzey Afrika memleketlerinden birinde doğdu, doğum ve vefât târihi
bilinmemektedir. Gençliğinde zamânın âlimlerinden ilim öğrendi. Kırâat hocası İbn-i
Cezerî'ydi. Mâlikî mezhebi fıkıh bilgilerinde âlim oldu. Zamânın büyüklerinden Zeynüddîn
Hâfî hazretleriyle tanışıp, onun talebeleri arasına katıldı. Yanında kalıp, yıllarca hizmet etti.
Maddî ve mânevî, zâhirî ve bâtınî ilimleri tahsil etti. Nefsi, dünyâ sevgisinden kurtulup,
Allahü teâlânın emrine itâat eder hâle geldi, mutmeinne oldu. Resûl-i ekremin güzel ahlâkı ile
ahlâklandı. Selef-i sâlihînin yolunda, Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için gayret eder hâle
geldi.Sevgi ve muhabbetini yaratılmışlardan kurtarıp, bir ve tek olan yaratana bağladı.
Zeynüddîn Hâfî'den icâzet alıp, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını, Resûl-i ekremin güzel
ahlâkını, Selef-i sâlihînin yolunu insanlara anlatıp yaymak vazîfesiyle, Mekke-i mükerremeye
gönderildi. Zeynüddîn Hâfî hazretlerinin iki halîfesi daha vardı. Bunlardan biri Âşıkpaşazâde
Ahmed'in hocası Kudüslü Şeyh Abdüllatîf Kudsî, diğeri de Anadolu'da Merzifon'a yerleşen
ve Anadolu'ya aşk ateşini salan, Abdürrahîm-i Merzifonî Rûmî idi.
Abdülmu'tî Efendi, Mekke-i mükerreme büyükleri arasında Şeyh-ül-Harem lakabıyla,
kerâmet ve hâlleriyle de müslümanlar arasında meşhûr oldu. Mekke-i mükerremede hac ve
umre için gelen müslümanlara nasîhatlerde bulunup, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını
anlattı. Cömertliği, insanlara karşı şefkat ve merhameti çok fazla, ahlâkı pek güzeldi. Uzun
zaman kendisini gizledi. Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin bir kerâmetini haber vermesi
üzerine, bütün hâlleri ortaya çıktı. Şânı her tarafa yayıldı. Pekçok talebe yetiştirip, âleme feyz
saçtı. Taceddîn Efendi'nin talebesi olup talebelerinden, İkinci Bâyezîd ve Yavuz devri
evliyâsından olan Seyyid-i Velâyet meşhûrdur. Abdülmu'tî Efendi, on beşinci asrın sonlarında
vefât etti.
Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr, Seyyid Kâsım Enverî, Şeyh Zeynüddîn Hâfî ve Abdülmu'tî Efendi
gibi büyüklerin sohbetlerinde bulunmakla şereflenen ve 120 seneden fazla yaşayan, Mahmûd
Hindî hazretleri şöyle anlatmıştır:
Bir sene, Hac için Mekke-i mükerremeye gittim. Abdülmu'tî Efendi ile karşılaştım.
Yaratılmışlardan alâkayı kesmiş, Rabbi ile meşgûl idi. Görür görmez, kalbimde ona karşı bir
muhabbet peydâ oldu. Âdetâ beni kendisine çekti. Aramızda kuvvetli bir kardeşlik ve samîmî
bir dostluk meydana geldi.
Mübârek sohbetleriyle bereketlendiğim birgünde bana; "Senin için Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr'ı
gördü derler, doğru mudur? Şimdi onu görsen tanıyabilir misin?" buyurdu. Ben de; "Evet,
onu görmekle şereflendim. Onu görünce de tanırım." dedim. Bunun üzerine; "Ubeydullah-ı
Ahrâr, işte burada, şu kalabalık arasındadır" dedi. Ben yerimden kalkıp, Kâbe-i muazzamayı
tavâf edenler arasına katıldım. Tavâf edenler arasında, Ubeydullah-i Ahrâr hazretlerini arayıp
buldum. Yanında ben de tavâf etmeye başladım. Hâce Ubeydullah, benden önce Makâm-ı
İbrâhim'e varıp namaza durdu. Ben de tavâfı bitirdiğimde Makâm-ı İbrâhim'de namaza
başladım. Hâce hazretleri, ben henüz merâmımı anlatamadan kalabalığa karışıp gözden
kayboldu.
Bu hâdiseden sonra Şeyh Abdülmu'tî'nin yanına vardım. Bana; "Senin Hâce Ubeydullah'ı
gördüğünde şüphemiz kalmadı." buyurdular. Aradan yıllar geçti. Semerkand'a uğradım.
Ubeydullah-ı Ahrâr'la tekrar görüşmek şerefine eriştim. Bana; "Mekke-i mükerremedeki
mâcerâyı açıklama!" diye tenbihte bulundu. Bir zaman sonra tekrar Mekke-i mükerremeye
vardığımda Abdülmu'tî hazretlerinin şöhretinin her tarafa yayılmış olduğunu gördüm. Ziyâret
edip, sohbetleriyle şereflendim. Bir mikdâr sohbet buyurduktan sonra, bana; "Hâce
Ubeydullah-ı Ahrâr'ın yüzünü sana gösterdik, onlar da şöhretimizin yayılmasına sebeb
oldular." buyurdu.
1) Şakayik-ı Nu'mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s.90
2) Tâc'üt-Tevârîh; c.5, s.61
3) Sicilli Osmânî; c.3, s.401
4) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.11, s.225

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder