Bağış Yap
15 Mayıs 2013 Çarşamba
ABDÜLULÂ
ABDÜLULÂ;
Hindistan evliyâsından. Doğum târihi ve yeri belli değildir. Hayatı hakkında fazla bilgi
yoktur. 1928 (H. 1347)'de Abdürrab Medresesinde vefât etti. Delhi'de hadîs âlimlerinin defn
edildiği kabristâna defnedildi. Tahsîl yaşına geldikten sonra ilim öğrenmeye başlayan
Abdülulâ, Mevlânâ Muhammed Kâsım Nânûtevî'nin önde gelen talebelerinden oldu. Mevlânâ
Ahmed Ali Sehârenpûrî'den de hadîs-i şerîf okudu. Tahsilini tamamladıktan sonra Delhi
Hüseyinbahş Medresesinde müderrisliğe başladı. Kısa zamanda baş müderris oldu. Bir
mesele yüzünden, medrese görevlileri ile arasında ihtilaf çıkınca yakın arkadaşlarıyla berâber
Delhi'den ayrılmaya karar verdi. Bu durumu öğrenen Mevlevî Abdülehad ve Feyz Ahmed
Han; "Böyle mübârek bir zâtı bırakmamak lazım." diyerek Abdülulâ'nın yanına gittiler ve;
"Efendim! Mevlevî Abdullah'ın mescidine teşrif edip, orada ders verseniz." diye teklif ettiler.
O da kabûl edip, talebeleri ile berâber orada yerleşerek ders vermeye başladı.
Abdülulâ felç hastalığına yakalandı. Sâdece elini biraz hareket ettirebiliyordu. On beş sene
kadar felçli vaziyette yattı. Şah Ebü'l-Hayr Abdullah onu sık sık ziyârete giderdi. O zaman
Abdülulâ, Şah Ebü'l-Hayr'ın eteğini yüzüne sürer; "Bana senin eteğinden Resûlullah
efendimizin kokusu geliyor." derdi. Şiir:
Gönlüm Habîbin kokusu ile mest oldu
Ne güzel koku ki, Habîbin tarafından gelir.
Abdülulâ hazretlerinde Peygamber efendimizin sevgisi çok fazla idi. Ramazân-ı şerîf ayının
başında talebelerinden biri Kasîde-i Bürde'den bir bölüm okudu. Bunun üzerine öyle ağladı
ki, konuşmaya tâkati kalmadı.
Mevlid hakkında soran birisine; "Bu zamanda insanlar vakitlerini oyun, eğlence ve günahlar
içerisinde geçiriyorlar. Biz de, onların kalblerinde Resûlullah efendimizin sevgisi hâsıl olsun
istiyoruz. Çünkü Resûlullah efendimizi sevmek, îmânın aslıdır. Biz bu maksatla mevlid
cemiyetleri yapıyoruz. Nitekim din büyükleri de mevlidi güzel görmüşlerdir." buyurdu.
Abdülulâ hazretleri zamânında Hicaz'da Vehhâbîler, kabirleri yıkıp, müslüman âlemi rencide
etmişlerdi. Bunun üzerine Medârik-i Işk adlı eserini yazarak, İbn-i Teymiyye ve onun yolunda
gidenlere cevap verdi.
1) Makâmât-ı Ahyâr; s.338
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder